Bir

76.3K 4.4K 5.1K
                                    




Önümüze atılan çantalarla birlikte ciğerlerime derin bir nefes doldurdum. Şu an bu nefese çok ihtiyacım vardı. Birazdan nefes alamayacağımı hissediyordum çünkü.

"Komando!" Aynı sesle birlikte gözümüzü açarken, pozisyonlarımızı aldık.

"Emredin komutanım!" Hep bir ağızdan bağırdığımızda, uzun boyuyla görüş açımıza Alphan komutan girdi.

Geleli bir haftadan az oluyordu. Ancak bir yıl gibi gelmişti bize.

"Öncelikle günaydın."

Ellerini arkasına bağladıktan sonra derin bir nefes aldı. "Bu önünüzde görmüş olduğunuz çantalarda yirmi iki kilo metal var. Bu çantaları sırtlanıp sabah koşusuna çıkmanızı istiyorum sizden."

Dediği şeyle hepimiz tekrardan derin bir nefes aldık. Yirmi iki  kilo ağırlıkla yaklaşık iki kilometrelik alanı koşmak zordu.

Heleki dışarıda eksi 10 derece bir soğuk varsa daha da zordu. Dakikalar arttıkça ciğerlerimize iğneler batıyormuş hissiyatı veriyordu.

"İlk tur için 10 dakika süre veriyorum size. Beş buçuk dakikayı geçemeyenler, iki metrelik özenle hazırladığımız karın içerisinde yarım saat yatacak. Hastalıktan gebermeniz sikimde olmaz, öncelikle onu söyleyeyim."

Son derece ciddiydi.

Adamın gerçekten acıması yoktu.

Talimatları verirken göz ucuyla onu süzdüm. 1,98 boyu vardı. Neredeyse iki metrelik dağ gibi adamdı. Üniformasının içerisindeki yapılı vücudu, attığı her adımı titretecek kudretteydi.

Saçları üç numara kazılmış, cildi her gün tıraş olmaktan yıpranmıştı.

Gözlerim yüzüne kayarken iç çektim. Çıkık elmacık kemikleri, yüzüne sertlik katan hafif kemerli bir burunu, koyu kalın kaşları, dolgun dudakları vardı.

Yakışıklı bir adamdı. İlerideki eşi hem şanslı hemde şansız bir kadındı. Böyle bir adamı bulmak zordu, ancak ciddiyeti ve sinir sorunları yüzünden çekeceği de vardı.

"Çantalarınızı alın."

Dediği şeyle onu incelemeyi bıraktım ve önümde duran çantayı aldım. Ardından sırtıma taktım ve doğruldum.

Şu anlık fazla bir ağırlığı yoktu ancak koştuğum süre zarfında ağırlaşacağını biliyordum.

"Sıraya geçin." Hepimiz teker teker tekli sıra düzenine geçerken, Alphan komutan yanımızdan yavaş yavaş yürüdü ve bir askere işaret verdi.

Asker elindeki saati Alphan komutana uzattıktan sonra, birkaç adım geri çekildi ve yerine geçti.

"Bir, iki, üç." Derin bir nefes aldı. "Başla!"

Emriyle birlikte hepimiz koşmaya başlarken, Alphan komutanın yanından yavaş yavaş uzaklaşmaya başlamıştık. Birkaç dakika sonra timde homurdanmalar başlamıştı zaten.

"Ulan bu da çekilecek çile mi be!" En öndeki Hayrettin yakınarak söylenirken birkaç kişi ona onayladı.

"Askeriyedeki en manyak komutan bizi buldu! Diğer bölükleri hiç bu kadar zorlamıyorlarmış duyduğum kadarıyla." Arkadan bir kişi daha bizi bilgilendirirken, nefesimi düzenlemeye çalışıyordum.

BORDO | BXBWhere stories live. Discover now