On Altı

47.8K 4K 1.7K
                                    



"Dokunmayın."

Titreyerek yan tarafa döndüm. Bu bütün bedenime korkunç bir acının saplanmasına neden olurken, gördüğüm şeylerin acısının yanında bir hiçti.

"Bırakın!"

Kendi bağırış sesime irkilerek uyanırken, hızla yerimden doğruldum. Nefes nefese kalmıştım. Her yerim ter içerisindeydi.

Gözlerimi sımsıkı kapatarak kendime gelmeye çalışırken, boğazımdaki kuruluğu gidermek adına yutkundum ve ciğerlerime titrek bir nefes doldurdum.

Gördüğüm bir kabustu.

Arkadaşlarımın ve Emre'nin gözümün önünde tekrar ve tekrar parçalandığını görmüştüm. Ve ellerim bağlıydı. İzlemekten başka hiçbir şey yapamamıştım yine.

Gözlerim dolmaya başlarken, kafamı yukarı kaldırdım ve tekrardan yutkundum. Ağlamak istemiyordum. Daha fazla ağlamak ve güçsüz görünmek istemiyordum.

Ancak canım çok yanıyordu.

"Off."

Ellerimi kaldırarak yumruk haline getirdim ve gözlerimi ovaladım. Her hareketimde bileklerime korkunç bir acı saplanırken, gözlerim sargılarla kaplanmış bileklerime takıldı.

O an beynime dank etti. Ben hangi ara buraya getirilmiştim? En son arabadaydım. Hangi ara uyuya kalmıştım?

Yutkunarak bu düşünceleri zihnimden atmaya çalıştım.

Bedensel ve ruhsal olarak ciddi anlamda çökük olduğum için, düşüncelerimin ağırlığını kaldırmaya hazır değildim.

Rahat rahat düşünceğim zamanlarda olacaktı.

Zorlukla üzerimdeki yorganı atarak yere bırakılmış terliklerimi giydim ve ağır bir şekilde yataktan kalktım. Bedenim sızlarken, dişlerimi sıktım ve derin bir nefes aldım.

Arkadaşlarımın durumunu öğrenmem lazımdı.

Büyük bir ihtimalle askeriyeden dışarı çıkmama izin vermezlerdi. Kafama göre gidipte dışarı çıkarsam dışarıda bekleyen nöbetçiler engel olurdu ve bu sadece zaman kaybıydı.

Ağır adımlarla koğuştan çıktıktan sonra, koridor boyunca yürümeye başladım. Kimse yoktu. Sanırım herkes dışarıda antrenman yapıyordu. Çünkü sabahın erken saatlerindeydik.

Yavaş yavaş yürüyerek koğuş kapısından çıktıktan sonra, yüzüme vuran soğukla birlikte titrerken, gözlerimle etrafı taradım. Birkaç asker dışında kimse yoktu.

Yavaş adımlarla merdivenleri inmeye başlarken, yan tarafta duran diğer timdeki askerle gözlerimiz kesişti. Beni gördüğünde gözleri hafifçe büyürken, birkaç büyük adımda yanıma geldi.

"Alaz?"

Adımı doğrulamak için sorduğu soruyla iç çektim ve kafamı salladım hafifçe. Gözleri endişeliydi. Bir elini sırtıma koydu ve eğik duran bedenime destek olmaya çalıştı.

"Kardeşim, neden çıktın yatağından? Zaten çok zor şeyler yaşadın."

Dediği şey anlam veremediğim bir şekilde aşırı derecede içime batarken, yutkundum ve gözyaşlarımı geri göndermeye çalıştım.

Neden bu kadar hassastım bilmiyordum. Ben normalde kolay kolay ağlayan biride değildim oysaki.

Ancak son olanlardan sonra, birinin iyi misin sorusuna bile hüngür hüngür ağlayacak durumdaydım.

Birkaç saniye sonra kendimi iyi hissettiğimde, kafamı kaldırdım ve zorlukla ufak bir tebessüm kondurdum yüzüme. Ardından kolunu tuttum ve hafifçe sıktım.

BORDO | BXBजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें