Otuz Üç

31.7K 2.5K 784
                                    




Elimle sessiz olmalarını işaret ettim ve karanlık odaya doğru birkaç adım daha attım.

Odanın bir tarafından horlama değil resmen anırma sesleri gelirken, sese karşı yüzümü buruşturdum ve bizimkilere doğru baktım.

Hepsi sırıtarak etrafını izliyor, sessiz olmaya çalışıyorlardı. Bazıları ise çoktan videoya almaya başlamıştı bile.

"Alaz."

Arkamdan Melih'in fısıldaması gelirken bakışlarım ona doğru çevrildi. Elindeki kalemle birlikte sırıtarak bana bakıyordu.

"Ne oldu?" Sessizce fısıldadığımda hafifçe güldü.

"Ben timin başındaki pezevengin yüzüne yarrak çizebilir miyim, ne oluuur." Hafifçe güldüm ve birkaç saniye bile düşünmeden onu onayladım.

Zaten en çok o pezevenge gıcıktım.

Melih sessiz adımlarla ranzalardan birine doğru yürürken, Alparslan ve Kıraç ise her nerelerinden çıkarttığını bilmediğim siren gibi şeyleri ellerinde tutarak birkaç kişinin yanına yürümüştü.

Ben ise ne yapsam diye düşünüyordum.

İki kişi buzlu sularla birkaç askerin baş ucuna geçmişti. Kıraçla Alparslan'ın elinde sirenle bekliyorlardı.

Koridordan gelen ışıkla birlikte Melih'in sanat eserini gerçekleştirdiğini görürken, Emre'nin boş boş yanımda dikildiğini fark etmemle ona döndüm.

"Sen niye bir şey yapmıyorsun?"

Emre sırıttı. "Ben yüz ifadelerini izlemek istiyorum."

Dediği şeyle kafamı sallarken, Melih'in sırıtarak yaylana yaylana yanımıza geldiğini gördüm. Tek bir kişi demişti ancak timin çoğuna saçma salak şeyler çizmişti.

Berk ise timin üniformalarını toplayarak birkaç saniye önce odadan ayrılmıştı.

Üniformalara ne olacağı meçhuldü.

"Ne yapsak ki şimdi?"

Melih'in sorduğu soruyla elindeki sirenlerle bekleyen Alparslan ve Kıraç'a döndüm.

Ardından parmağımla birkaç askeri işaret ettiğimde anında anlayarak yavaş adımlarla askerlerin yanına gittiler.

Genel anlamda tamamdık.

Gürültülü bir şekilde uyandırdıktan sonra üzerlerine buz gibi suları boşaltacaktık.

Normalde bu çok hafif bir şeydi ancak dün bizi uyandırma şekillerine göre çok daha fazla olacağı kesindi.

İleri gitsek Alphan komutan kızabilirdi. Bu yüzden onları biraz kızdırmanın bir zararı olmazdı.

Ayrıca zaten ileri gitmiştik.

Dün akşam Melih çayları dağıtmakla görevliydi ve diğer timin çaylarını o dağıtmıştı. Çayların içine hem uyku ilacı, hemde karınlarını bozmaları için müshil ilacı koymuştu.

Bunu da yanımıza geldikten sonra söylemişti.

Bizden aldığı tek şey ise birkaç saniyelik düz bakışlardı. Çünkü hiçbirimiz bu ilaçları nereden bulduğuna anlam verememiştik.

O ise bakışlarımızı hemen anlamış ve gülmüştü.

Dediğine göre geceleri uyuyamadığı için uyku ilacı, genel anlamda da sürekli kabız olduğu için müshil ilacı kullandığını söylemişti.

Biz artık Melih'in bu halini normal bir şekilde karşıladığımız için pek bir tepki vermemiştik ancak Kıraç'ın durumu hiçte iç açıcı değildi.

BORDO | BXBWhere stories live. Discover now