Ölüm yıl dönümü

1.8K 76 30
                                    

(Bu kurgunun gerçekten okunacağını düşünmüyorum ama gerçekten ciddi ciddi yazmaya başladığım ilk kurgum. Umarım beğenilir ve tutulur. Okumaya başladığınız tarihi şöyle yorumlara alalım💁🏻‍♀️ İyi okumalar✨)

Dün akşam hiç uyumak istememiştim. Ne aklım, ne zihnim...evren bile uyumamı reddedip istemediğini belli etmişti. Ama lanet insan vücudu uykusuz yapamıyordu. O etten ve kemikten oluşan sikik sistem dayanamamış ve beni uykunun karanlık ve kanlı kollarının içine çekmesine izin vermişti. Nefret etmiştim. Uyumaktan ve yarının olacağını bilmekten nefret etmiştim...Aramın pek iyi olmayan Tanrı denilen varlık her gün istediğim, tek dileğimi, yerine getirmemişti. Her zamanki gibi...ölmeme izin vermemişti.

İç huzursuzluğum uyurken bile, ki uyku insanın en huzurlu olduğu zamandır, kaşlarımın çatık olmasından anlaşılıyordu. Hissediyordum. Zihnim zar zor daldığı uykudan, gece sürekli kabus görerek en az 15 kez ter içinde uyanmak uykudan sayılıyorsa eğer, yavaş yavaş uyanırken bilincim yerine gelmeye başlıyor ve kapalı gözlerimin üstüne güneş ışığı gelmekle inat ediyordu. Olmuştu işte.

Yarın olmuştu.

Uyanmayı reddedecek şekilde uyuma pozisyonumu değiştirdiğimde sağ omzumun üstüne yatıp yorganın içine gömülene kadar başımın üstüne çektim. Bugün sadece geçsin ve bitsin istiyordum. Planımda bütün gün uyumak vardı. Ne yemek ne su. Kimseyle konuşmak bile istemiyordum. Mümkünse yok olana kadar bu yorganın altında öylece beklemek istiyordum.

Bir süre öylece yattığımda yorganın altındaki oksijenin azalması ile nefes almam zorlaştığında umursamadım. Birkaç saniye geçtiğinde LANET VÜCUT TEPKİSİ YÜZÜNDEN başımı yorganın altından çıkarıp derin bir nefes almıştım.
İstememiştim, nefes bile almak batmıştı bana. En sevdiklerimin, kanımdan, canımdan olanların nefes alamadıklarını bildiğim hâlde benim alıyo olmam büyük bir günahmış gibi geliyordu bana. Öyleydi de. Her ne kadar arkadaşlarım bunu inkâr etselerde kabul etmiyordum. Onlar yoksa yaşamanın anlamı neydi? Ah...

Ne karamsarım değil mi?

Değildim ama. Ben karamsar bir insan değildim. Sadece ailenizin öldüğü günün 20. Yıl dönümünde nefes almak zor oluyordu anlıyor musunuz?Geçer demişti çoğu insan. Geçmemişti. Hepsi yalandı. HEPSİ KİMSENİN SÖYLEMEKTEN ÇEKİNMEDİĞİ BİR YALANDI. Geçmemişti. Geçmeyecekti de. Bazıları ise alışırsın demişti. Aramın iyi olmadığı tanrı aşkına!? Ne alışmasından bahsediyorsunuz!? Cidden...şu dürüst olmayan insanların içinde de yaşamak istemiyordum. Komple yaşamak istemiyordum.

Başımın üstünden çektiğim yorganı ısırdığımda sinirle itekleyip yataktan aşağıya fırlattım. Nefesimi dışarıya saldığımda ağlamaklı bir ses çıkardım.
Nefes nefes nefes...Ah...Nefret ediyordum.

Ellerimle yüzümü avuşturduğumda bıkkınlıkla ellerimi aşağıya doğru çekerken yüzümün gerilmesini sağladım. Çalan zil ile ellerimi yüzümden çektiğimde otomatik olarak bakışlarım odamın kapısına kaydı. İşte...kesin benimkiler gelmişti. Yataktan kalkıp kapıdan çıktığımda bir alt kata indim ve daire kapısının önüne geldim. Konuşmaları duyuluyordu.

"Of." "Of." "Of!"

"Oflama Seokjin yeter!"

"Nası girmeliyiz? Ben panik oldum. Ne yapmam lazım? Yoongi yardımcı olsana!" Seokjin'in onun yakalarından tutup sarstığına yemin edebilirdim.

Blood Rose/TaekookWhere stories live. Discover now