Kapıya Gelen Kırmızı Güller

670 42 10
                                    

"Ah, siktir ordan!" Yoongi küfür savurup yerinden kalkıp volta atmaya başladığında nefes alış verişlerim hızlanmaya başlamıştı. Kutuya o kadar çok bakmıştım ki içinde kaç tane gül olduğunu bile saymıştım.

Yirmi...Ailemin ölümünün 20. Yıl dönümünde kapıma tam yirmi tane kanlı gül gelmişti.

"Daha fazla katlanamayacağım çöpe atıcam ver şunu Taehyung."

Seokjin birden elimdeki kutuyu aldığında dalgınlığımdan sıyrılıp o daha fazla uzaklaşmadan arkasından koştuğum gibi elindeki kutuyu çekip aldım. "Hayır." Yüzümde her türlü duygu barınırken söylediğimde sinirle yüzüme baktı.

"Saçmalıyorsun Taehyung!Ver dedim!"

"Hayır!"

İkimizde iki tarafından çekiştirirken büyük bir savaş içerisindeydik. Neden atmak istiyordu ki? Bu tesadüfen olmuş bir şey değildi. Neden anlamak istemiyordu!? "Bu rastgele olmuş bir olay değil!" Diye sinirle çıkıştım. Şaşkınlığımdan yavaş yavaş sıyrılıyordum. "Üstünü öylece kapatamayız! Uyan artık Seokjin! Bu kutunun içindeki kırmızı bir mürekkep değil, KAN!" Son kelimemle birden her şeyin farkına varmış gibi birden kutuyu bırakınca geriye doğru sendelediğimde ayağımın takılmasıyla elimdeki kutunun yere düşüp içindeki her şeyin,kan da dahil buna, etrafı kapladığında hepimiz küfür savurduk.

Siktir dedim. Bu bende travma olarak kalacaktı.

"Yaptığını beğendin mi!?" Sinirle çıkıştığımda bakışlarımın odağı Seokjin'i buldu.

"B-ben..."

"Yeter!" Yoongi bağırdığında ağlayacak kıvama gelmiştim.Birinin bana bağırmasından hoşlanmıyordum. "Saçmalamayı kesin! Sen Seokjin!" diyip ona baktı. "Hadi o daha 23 yaşında, sen 28 yaşındasın. Veledin teki gibi davranıp garip garip tavırlara girme!" Derin bir nefes verip yanıma geldiğinde kolumdan tuttuğu gibi beni yerden kaldırıp koltuğa oturttu.

"Sakin olmalıyız." Gene aramızdaki en soğuk kanlı olan oydu.Bende onun gibi olmak istemiştim o an. Duygularımı kontrol etmeyi asla beceremeyen salağın teki olmuştum her zaman. Anlını ovuşturduğunda onunda düşünmekten beyninin patlayacağı ortadaydı. Gözüm Seokjin'e kaydığında onunda zaten bana baktığını görmüştüm. Üzgün olduğu belliydi.

"Önemli değil." Dediğimde gülümsemeye çalışmıştım. Bilerek yapmadığını biliyordum.Anın şoku ve korkusuyla beni düşünerekten yapmıştı bunu. O da bana hüzünlü bir gülümseme sunduğunda yüzümdeki gülümseme soldu ve gözlerim yerlere saçılmış olan güllere kilitlendi tekrar. Ne yapacağımı bilmiyordum. Öyle bir andaydım ki düşünemiyordum bile.

"Yanlış yere teslim etmiş olamazlar mı?"

"Kim bir insanın kapısına kanla kaplanmış gül dolu bir kutu bırakır Seokjin?"

"Ne çeşit insanlar,ne piskopatlar var Yoongi. Böyle şeyler imkansız değil."

"Yinede bunun bizim başımıza gelmesi gelmesi tuhaf değil mi? Taehyung'un arasının kötü olduğu kimse yok." dediğinde bakışlarını bana çevirdi. "Dimi?" kendi cümlesini doğrulamak ister gibi bana baktığında başımı hafifçe evet anlamında salladım.
Doğru söylüyordu, aramın kötü olduğu kimse yoktu.

Gözlerim yavaşça ellerime bulaşan kana kaydığında içim bir tuhaf olmuştu. İster istemez bir cinayet işlemişim gibi hissetmiştim. Dudaklarımı kemirmeye başladığımda Seokjin nazikçe kolumdan tuttu.

"Ellerini yıkayalım mı?"

Yoongi'ye baktığımda sağ kolunu sol koluyla desteklerken sağ eliyle ağzını kapatacak şekilde kaşları çatık bir şekilde yerdeki güllere bakıyordu. Seokjin'e ufak bir baş sallamasından sonra ayağa kalktığımda adımlarımı olduğum katta bulunan lavaboya yönlendirmiştim. Elimdeki kan...kime aitti? Neden böyle bir şey göndermişti? En önemli olanı ise...Kimdi?

Lavaboya varmamla kapıyı açtığımda ilk olarak sabun ile ellerimi yıkamıştım. Ellerim suya temas ettikçe kırmızılık azalıyor, nedensizce hissettiğim suçluluk duygusu da kırmızıya boyanmış su ile akıp gidiyordu. Neden ben dedim o an.Neden benim kapıma konulmuştu o kutu? Kimseye bir kötülük yapmamıştım. İllaki herkesin hataları vardı elbette. Benimde vardı. Ama bu hatalar asla ileri seviyede olmamıştı. Kimsenin canına kıymamıştım. Kimseye el bile kaldırmamıştım. Olabildiğince hayatımın her anında iyi olduğuna inandığım insanlar ile iyi geçinmeye çalışmıştım. Yanlış insanları hayatımda bulundurmamaya özen göstermiştim.Sigara bile içmiyordum. Nefret ederdim. İçenden ve içirendende. Alkole gelecek olursak,çok yoğun düşüncelere daldığımda zihnimi temizlemek için kullanıyordum. Unutturmuyordu. Ama o an için de olsam rahatlıyordum. Beynimin içinde çığlık ata ata söylenen düşüncelerim kısa süreliğine olsa bile...duruyordu. Ama o alkolün etkisi geçtiği zaman...geri geliyordu o düşünceler. Daha sert,daha gürültülü. Bunun olacağını bile bile kısa süreliğine olsa bile susmalarını istiyordum. Tek istediğim buydu. Alkolü keyfimden içmiyordum. Çok kullandığımda söylenemezdi zaten.

Yüzümü avuç avuç su ile yıkarken suyu kapattım ve hemen yanımdaki havluya uzanıp kuruladım.Zaman kavramı bugünlük benim için işlemiyordu.Zamanı takip ederseniz eğer, geçmek bilmezdi.1 saniye 10 dakikaymış gibi gelirdi. Bende bugünün olabildiğince hızla geçmesini istediğim için...takip etmiyordum ama sizin için söyleyeyim.Hava kararmaya başlamıştı bile.Saat 7 ila 8 arası olmalıydı,yani... sanırım?

Havluyu aldığım yere geri asarken aynadan kendime baktım.Lanet olsun...pertim çıkmıştı. Saçlarım çekiştirilmekten mahfolmuş, gözlerim yorgunluktan kısık kısık bakıyordu.Ruh gibiydim işte. Boş boş dolanıyordum ortalıkta. Gözlerimi aynadan çekip banyodan çıktığımda ışıkla beraber kapıyı da kapattım. Geldiğim yolu geri yürürken düşündüğüm tek şey uyumaktı. Şuan başka bir şeye kafa yormak istemiyordum. Salona girdiğimde gözüm ilk olarak yerleri taramıştı. Beyaz halım yoktu ve ortada siyah kutu da yoktu. Ah bir şeyler daha eksikti,Yoongi Hyung ve Seokjin Hyung neredelerdi?

"Yoongi Hyung?" Etrafıma bakındığımda görememiştim. "Seokjin Hyung?" Mutfakta olduğunu düşünüp gittiğimde kimsenin olmaması ile hafifçe kaşlarım çatılmıştı. Gözlerim rast gele etrafı tararken pastanın önündeki beyaz nota takıldığında hızla alıp okumaya başladım.

Taehyung....sana haber vermeden çıktığımız için
özür dilerim.Ama çok acil bir işimiz çıktı.Etrafı topladım.Herhangi bir şey yapmanı gerektirecek bir şey yok.O pastayı da yemeni istiyorum.En azından benim için ye olur mu?
Yoongi beni apart topar çıkarttığı için onu döveceğim.
Uykunu iyi al.Yarın görüştüğümüzde ayakta uyuyan bir adam görmek istemiyorum.Yarın görüşürüz bebeğim.

Seni seviyorum~~

𝘚𝘦𝘰𝘬𝘫𝘪𝘯▼・ᴥ・▼

İç çekerek notu yerine bıraktığımda pastaya baktım. Hiç yiyesim yoktu. Bozulmaması için alıp dolaba kaldırdığımda su içmek için bir bardak almıştım. Sürahiden su doldurduğumda, hiç beklemeden bardağı teklediğimde sertçe tezgaha geri bıraktım. Kıtlıktan çıkmış gibi susamıştım.

Sonunda mutfaktan çıktığımda, salonu tararken merdivenlerden çıkıp üst kata ulaştım. Odamdan içeri girdiğimde arkamdan da kapıyı kapatmıştım. Kapıya yaslandığımda gözlerimi kapadım. Ne gündü ama...Biraz soluklanıp gözlerimi açtığımda yatağıma doğru ilerledim. Üstündeki örtüyü kaldırdığımda yavaşça altına girdim.Temas eden yumuşaklıkla birlikte tüm vücudum gevşemişti. Gözlerim daha uzanmadan kapanmaya başladığında tamamen yatağıma yerleştim.Sol tarafımda yer edinen odayı sadece onun aydınlattığı gece lambasına uzandığımda gözüme ilişen siyah küçük zarf ile tüm uykum aniden açılmıştı. Tam lambanın altında yer edinirken bana göz kırpıyordu. Yerimde dikleşip sırtımı yatak başlığına yasladığımda uzanıp zarfı elime aldım. Bizimkilerin bıraktığı başka bir not olabileceğini düşünüp zarfı açtım. Zarfta sadece bir şey yazıyordu.

İnferno

Stella bera~

Blood Rose/TaekookWhere stories live. Discover now