Öldürmedim

348 27 6
                                    

"Nereye koymuştum ben bunu... Of! Çıldırıcam." Çekmeceleri kapattığında dolabına yöneldi. Az önce bakmıştı ama gene bakmalıydı. Sürgülü kapağı çektiğinde gözler önüne serilen kıyafetlerinin arasını karıştırmaya başladı. "Nereye koymuş olabilirim ki- Bu mu?" Gözüne kestirdiği tişörtü çektiğinde açıp havaya kaldırdı. "Bu da değil." Dudaklarını büzüp elindeki beyaz desenli tişörtü yatağına fırlattığında yüzünün ne kadar tatlı göründüğünün farkında bile değildi.

Hem de hiç.

"Kaybetmiş olamam... Felix!!" Kapının pervazına gelip aşağı kata bağırdığında ses gelmemesiyle, "Ya- FELİX!" diye tekrar seslendi.

- - -

Jungkook aşağıdan yukarki pencereye bakarken elini evin duvarına sürttü. Parmakları ile vurduğunda sert olsada ezebileceğinin farkındaydı. Biraz daha sert vurduğunda duvarın zedelenmeside tezini doğrulamıştı. Kollarını sıvadığında biraz yukarı uzanıp sağ elini sertçe duvara geçirdi ve tutunabileceği bir oyuk yarattı. Bunun iyi bir fikir olup olmadığından emin değildi ama tek seçeneği bu koşullarda buydu. Derin bir nefes alıp verdiğinde diğer elinide sertçe duvara savurdu ve bir oyuk daha yarattı. Kendini yukarı çektiğinde yükselmesiyle aynı işlemi tekrar yaptı ve yukarı tırmanmaya başladı. Bu işi o kadar kafasına takmıştı ki ellerinin sızlamasını bile umursamıyordu şuan. Nihayet pencereye ulaşabildiğinde ayağını da duvara vurup kendisine basacağı bir yer oluşturdu. Pencerenin önündeki mermere tutunduğunda arkasını kontrol etti. Evin arka tarafı hiç bir yeri görmüyordu.

Yani bu demek oluyordu ki kimse onu bu şekilde göremezdi.

Başın kaldırıp içeri baktığında gördüğü bedenle gözleri gecenin karanlığı ile yarışacak derecede koyulaştı.

- - -

Felix Taehyung'un 50. defa seslenişini sonunda duyabildiğinde "Efendim!?" diye cevap verişiyle Taehyung sonunda diye sitem etti.

"Siyah tişörtümü sen mi aldın?!"

"Neyini!?"

Gözlerini devirdiğinde kapı pervazından ayrılıp dolabına tekrar yaklaştı. Merdiven çıkma sesleri kulağına gelmeye başlamıştı bile. Bide onun homurdanmaları.

"Annem gibi niye cevap vermiyosun- Oooww." Kapıdan içeri girdiğinde yüzüne piçimvari bir sırıtış yerleştirdi. "Taehyung Bey, beni bu şekilde etkileyebileceğini mi sanıyorsun? Doğru düşünüyosun çünkü etkilendim. Bornozun güzelmiş versene bakıyım." Karşısındaki beyaz bornozlu gence yaklaştığında camın önündeki bedenin kaşları çatıldı.

"Piçlik yapma Felix." Diyip bornozunun kuşağına uzanan eli ittirdi. "Ayrıca sen heterosun."

"Kim demiş?"

"Şuana kadar hep kız sevgilin olmadı mı?"

"Bu bir kanıt mı?"

"Evet." Diyerek tek kaşını kaldırdı.

"Sadece sana gay olabilirim. Tanrı biliyo sanat eseri gibi çocuksun. Kim kaçırmak ister seni? Hadi gel nazlanma hayatım."

"Ya siktir git, uğraşma benimle." Üstüne gelen bedeni gülerek geri ittiğinde şaka yaptığının farkındaydı. "Soru sormuştum ona cevap ver."

"O güzel sesinle bir kere daha sor lütfen."

"Düz siyah tişörtümü sen mi aldın?"

"Imm...olabilirde olmayabilirde."

"Düzgün söyle." Gözlerini devirirken omzuna bir yumruk attı.

"Ben aldım. Yastığıma geçirdim hatta her akşam onunla uyuyorum." Ciddi ve aynı zamanda duygusal bir ifadeyle söylediğinde Taehyung büyük bir kahkaha attı. Jungkook'un dikkati onun gülüşüne kaydığında çatık olan kaşları o farkında olmadan az da olsa düzelmişti.

"Bana aşıkmışsın gibi şeyler söyleme."

"Diyorum! Dinlemiyorsun ki-"

Kulaklarına gelen sesle odadaki iki kişide suskunlaştığında Jungkook içinden bir küfür savurdu. Tutunduğu mermeri fark etmeden sıktığı için kırılmıştı ve parçalar cama çarpmıştı.

"O ses neydi?"

Taehyung, Felix'e endişeyle sorduğunda onunda kaşlarının çatılmasına sebep oldu.

"Nerden geldi o ses?"

"Sanırım cam tarafından."

Felix yerinde hareketlendiğinde cama yaklaştığını gören Jungkook kafasını aşağıya çekti. Siyah saçlı genç perdeyi açtığında merakla dışarı bakındı. "Kuş falan mı acaba?" Diye bakınırken sorduğunda gözleri aşağıya doğru kaydı. Mermerin aldığı şekli gördüğünde kaşları çatılırken camı açmak için yeltendiğinde Jungkook sessizce bir kaç kademe aşağıya indi. Felix uzun uğraşı sonucu pencereyi açabildiğinde Taehyung'a baktı. "Bunu görmen gerekiyo." Dediğinde Taehyung çattığı kaşlarıyla oraya yaklaştığında Jungkook çenesini sıktı. Çok zor tutuyordu kendini.

Hayır hayır, olduğu konumdan ötürü değildi.

İkisinin yakasından tutup aşağıya çekmemek için zor tutuyordu kendisini.

"Bunun hali ne..." Taehyung kendine engel olamayıp mermere dokunduğunda  alt dudağını sarkıttı. "En sevdiğim mermerim..."

"En sevdiğin mermerin?"

Felix Jungkookunda aklında dolaşan soruyu sorduğunda Taehyung iç çekti.

"En sevdiğim mermerim..."

"Hasta mıdır nedir ya..." Jungkook kendisinin bile duyamayacağı kadar düşük bir seste söylendiğinde Taehyung devam etti.

"Annem hep saksıya çiçek dikip buraya koyarmış. Benim odamın camı hep çiçeklerle kaplıymış bu yüzden. Anneannem anlatırdı önceden..." Titrek bir nefes aldı. "O öldüğünden beri burası hep boş."

Jungkook'un bakışları duyduğu şeylerle donuklaştığında duyduğu burun çekme sesiyle refleks olarak başını yukarı kaldırdı. Taehyung'un mermere koyduğu eli dışında hiç bir şey göremediğinde sinirlendiğini hissetti.

"Ağlama Taehyung..." Felix elini sırtına koyup sıvazladığında gülümsemeye çalıştı. "Üşüyeceksin hadi üstünü değiştir."

Taehyung tekrardan burnunu çektiğinde Jungkook gözlerini yumdu ve çebesini sıktı. Böyle hissetmemeliydi. Hiç bir şey hissetmemeliydi. Hak etmiyordu çünkü. Ona acımasına kesinlikle hak etmiyordu. İlerletmesi gereken bir planı vardı ve bunun bozulmasını göze alamazdı. Yıllardır beklemişti.

Tamı tamına 20 yıl...

İntikam için 20 yıl beklemişti ve ailesini öldüren insanların oğluna acımamalıydı.

Çünkü ona acımamışlardı.

7 yaşında bir çocuğun gözlerinin önünde ailesini öldürürken, o çocuğa ve ailesine hiç acımamışlardı.

Kapalı gözlerinden bir damla yaş süzüldüğünde camın kapanma sesiyle gözlerini araladı. Yüzüne çarpan rüzgar gözlerini yakarken bunu bile önemsememişti. Eliyle yanaklarını kuruladığında burnunu çekti ve aşağıya baktı. Yukarı çıkıp camdan içeri bakıp bakmamak arasında gidip gelsede bu sefer kendine hakim olabileceğini sanmıyordu.

Çünkü içeri dalıp ailesine yaptıkları gibi, belkide hiç bir suçu olmayan o gencin kalbini söküp alma ihtimali vardı.

Yukarı bakıp pencerenin kapalı olduğuna emin olduktan sonra fazla yüksek olmamasından dolayı aşağıya bıraktı kendisini. Ayaklarının yere basmasıyla doğrulduğunda ellerini silkeleyip yukarı baktı. Perde çekilmişti ve ışıklarda yanmıyordu artık. Çenesini sinirle iki yana hareket ettirdiğinde az ilerde ekranı yanan telefonuna yöneldi. Alıp hâlâ çaldığını gördüğünde bu sefer kırma isteği gelsede sakin olmaya çalışarak cevapladı aramayı ve tek bir şey söyledi.

"Öldürmedim."

Ardından aramayı sonlandırdı.

Blood Rose/TaekookWhere stories live. Discover now