Uyku Numarası

220 18 0
                                    

ARKADAŞLAR CALVİN KLEİN JUNGKOOK GELDİ VE ŞUAN JUNGKOOK CANLIDA AĞLAMAK İSTİYORUM YAPILIR MI BANA BU

OOOOOOOOOOOOFF

İYİ OKUMALAR!

Jungkook'un kaşları, asık suratı incelemeye devam
ederken birden çatıldı. Bir süre öyle kaldığında gözlerini Taehyung'un yüzünden çekip yere odakladı. Sinirlenmişti çünkü-

Çünkü o, az önce Taehyung'u tatlı bulmuştu.

Bu fikir aklından bir saniyeliğine geçmiş bile olsa onu rahatsız etmiş ve sinirlendirmeye yetmişti. Kendisine ne olduğunu bilmiyordu. Hareketlerinin değiştiğinin farkındaydı ama kabullenmek istemiyordu. Taehyung'a diğerlerine göre kat kat daha yumuşak ve iyi davranıyordu. Jeon Jungkook, birine yumuşak davranıyordu. Kendi yakınlarına bile bu kadar davranmıyordu. Fakat, Jungkook onların laflarına sadece cevap vermiyordu, yani terslemiyor oluşu da bir nevi yumuşak davranmak olmaz mıydı?

Olmazdı.

Jungkook herkese sertti. Çocukluk arkadaşı Jimin'e bile, abisine de öyleydi. Jungkook'un hayatında sadece iki kişi vardı zaten. Annesiyle babası ölmüştü ve geriye kimsesi kalmamıştı. Yanlızdı.

Ya da artık öyle olmadığını düşünüyordu.

(...)

Jungkook uykusuzlukla gözlerini kaşıdığında salonda oturduğu sarı pufun üstünde hareketlenip yamuk oturuşunu düzeltti. Sırtı, bir süredir dalgın olduğu için aynı pozisyonda kalmasının etkisiyle ağrısını belli ederken ellerini dizlerine yasladı ve yüzünü ovaladı. Saat gece 3'ü gösterirken o hâlâ uyumamıştı ve her ne kadar uyumak istese de uyuyamıyordu. Kafasındaki düşünce seli öylesine beynimi doldurmuştu ki istese bile uyuyamıyordu. Kaç kere bu salonu turladığını saymamıştı. Kaç kere saçlarını çektiğini, bu işe başlama amacını, önceki hareketlerini ve şimdiki hareketleri arasındaki çelişkiyi, ne hissettiğini... Sayamadığı kadar çok kez yapmış ve sorgulamıştı bunları. Yapamıyordu, eğer bu işi beceremiyorsa Taehyungdan uzak durmalıydı ama Jungkook bunu da bir türlü beceremiyordu. Ne zaman "Tamam artık uzaklaşıcam. Bu son." Dese daha beter bir şeyin içinde buluyordu kendisini. Dipsiz bir kuyunun içine atılmış gibi hissediyordu ve çıkabilmesi için hiç bir ip veya basamağı yoktu. Bu onu daha da delirtirken döne dolaşa saat 3'ü yapmıştı.

Ellerini yüzünden çekip doğrulduğunda yerinden kalktı ve yaklaşık bininci kez odanın içerisinde başını ovalayarak dolaşmaya başladı. Düşünmekten başı ağrımaya başlamıştı artık ve Jungkook hayatında ilk defa, ne yapacağını bilmiyordu.

O Taehyung'a karşı yenilmişti.

Her ne kadar kabul etmemek için sonuna kadar dirensede, bu bir gerçekti.

Parmaklarını tek tek çevirerek kıtlatırken yukardan gelen sesle yerine çivilendi. Kulakları anında dikilirken bakışları önünde olduğu merdivenden yukarısını bulduğunda kaşları çatıldı. Biraz bekledi ilk önce, ikinci bir ses duymak için bekliyordu ama hiç bir şekilde ses gelmemişti. Uykusuzluktan yanlışlıkla duyduğunu veya dışardan geldiğini düşünerek yavaşça gözlerini ordan çektiğinde oradan ayrılıp yerine otursa bile bir kulağı yukarıda kalmıştı.

Pencerenin önünde duran sarı pufa otururken gökyüzündeki yıldızları süzmeye başladı. Kaşları hâlâ gevşememişken duyduğu ikinci sesle hızla ayaklandı ve merdivenleri ikişer ikişer çıkarak Taehyung'un kapısının önüne geldi. Eli kapı kolunun üzerinde hazır bir şekilde beklerken biraz duraksadı ve ardından yavaşça kapıyı araladı. Gözleri odanın çevresini hızla tararken son durağı yatakta yatan beden olduğunda titrediğini görüp içeri girdi. Adımları doğrudan neden açık olduğunu bilmediği cama yönelirken, onu uyandırmamaya çalışarak yavaşça kapadı. Perdeyide çekmeden önce siyah irisleri etrafı taramış, ardından da perdeyi çekmişti.
Taehyung'a geri baktığında artık titremediğini için rahatlarken yavaşça yatağının yanına çöktü.

Blood Rose/TaekookWhere stories live. Discover now