Hatıralar...

101K 5.1K 529
                                    

Geç oldu biraz ama anca fırsatım oldu... İyi okumalar...

Medyadaki Ateş...


Acı.

Bedenimde değil, ruhumda hissettiğim acı dayanılmaz. Bedenim ruhumu saklayan kabuktan başka bir şey değil.

"Gitmek istemiyorum anne. Sizinle burada kalmak istiyorum."

"Gitmelisin tatlım. Geri dönmelisin."

"Gitmek istemiyorum. Orada acıdan başka bir şey yok. Ben çok kötü şeyler yaptım. Sizi utandıracak, başkalarının canını yakacak çok şey yaptım baba. Gitmek istemiyorum."

"Onun sana ihtiyacı var tatlım. Her şeyi düzeltebilmek için hala şansın var. Git ve ona yardım et."

"Kimin?"

"Sesine kulak ver tatlım. seni geri istiyor. Duy onu."

"Duru. Duru... Sakın bırakma beni. Şimdi değil. Şimdi değil. Bu kadar geç bulmuşken, bu kadar erken bırakamazsın. Gitme Duru. Gitme."


"Ateşş."

"Olmaması gereken bir şeydi. Yapmamam ve inanmamam gereken. Önceden, hiç bitmesini istemeden devam edişime inat şimdi bitsin için Tanrıya yalvarıyorum. Beni bitiriyor. Pişmanlık, acı ve kanlı eller. Zincirlerin paslı kısmına yansıyan donuk gözler var karşımda. Rüyalarımda kurbanlarımın ağlayışını ve benim onlara yaptıklarımı görüyorum. Acımadan, düşünmeden devam edişim, geceleri kan kokusuyla korkularımdan sıyrılışım ama şimdi. Şimdi yeni yeni başlayan azap. Aynada gözlerime baktığımda onların bile bana küstüğünü, benden nefret ettiğini görüyorum. Yüzüm balmumundan yapılmış heykel gibi donuk ve anlamsız. Tanrım, önceden varlığımı bıçakların arasında bulurken şimdi yokluğumu bile kaybettim. Geri dönülmez yollara girdim. Aklımın, mantığımın çok dışına çok uzağına gittim. Ateşlerin bedenimi sararken bana iğrenerek yaklaştıklarını görür gibiyim. Gece aya baktığımda bana yansıttığı yalnızca bir tutam ışık. O da pişmanlığımı, günahımı görmem için. Yanlışlar arasında kalmış bir ben ve o yanlışların arasında kayıp giden bedenler. Tanrım, biliyorum ne yaparsam yapayım, ne bedenlerin acısını dindirebileceğim ne de varlığımın anlamı geri kazanabileceğim.

Ama senden son bir şans istiyorum. Ruhunu şeytana satmış bu kuluna son bir şans ver. Onu korumam için son bir şans. Ruhumu kurtarmam için son bir şans. Yalvarırım..."

Ruhumun çektiği acı yerini fiziksel acıya bırakmıştı. Bedenim defalarca zarar görmüştü ama ruhum ilk defa. Onun varlığını bile unutmuştum. Ama onun sesi tekrar hissetmemi sağladı.

Sırtımdaki acıyı düşünmemeye çalışarak, odaklandım. Yüzümde hissettiğim eller kesinlikle Ateş'e ait değildi. Daha yumuşak, daha şefkatli. Sanki anne eli gibi. Huzur verici.

"Tatlım uyanıyor." sesi elleri kadar rahatlatıcı. O huzurlu ellerin sahibini ve Ateş'i görmek için gözlerimi açmaya zorladım. İşte orada karşımdaydı. Eli yanağımdaki yerini alırken, ona dönmekle en kadar doğru bir kararı verdiğimi anladım. Bu bakış için, bu sıcaklık için cenneti bile feda edebilirdim. Annem ile babamı ettiğim gibi.

"Duru. Beni duyuyor musun? Ne bok yemeye benim önüme atlarsın sen? Nasıl yaparsın bunu? Derdin ne senin? Ya sana bir şey olsaydı?" Bu telaşlı Ateş'i tanımıyorum. Nerede benim magandam.

"Tatlım zorlama. Hala tam kendine gelmedi." kafamı çevirdiğimde elinde ıslak havluyla huzurlu ellerin sahibi gördüm. Tatlım mı demişti? Yoksa bu Ateş'in annesi mi? Ateş'se hala benden cevap almak ister gibi bakıyordu. Nasıl kıyabilirim ona.

Ölüm Meleği...#wattys2016Where stories live. Discover now