Noyan...

81.5K 4.1K 317
                                    

Medyada ki Noyan...:} iyi okumalar...


"Merhaba kardeşim..." kardeşim mi? Ne saçmalıyordu bu adam...

"Kimsin sen?..."

"Tanımıyorsun ama hissedebilirsin..." dediğinde garipti ama hissediyordum... Bu beni bile korkuturken, ona bakmaktan kendimi alamıyordum... Birkaç adım ona yaklaşıp, karşısında dikildim... Hamle yapmam gerekti... Onu etkisiz hale getirip, kim olduğunu, Sinan'la bağı olup olmadığını öğrenmem gerekti... Ama garip bir şekilde elim ona kalkmıyordu... Karşımdaki adamı ilk defa gördüğüme eminim ama nedense onu daha önceden tanıyor gibi hissediyorum...

Uzun bir süre gözlerimi ondan alamazken, yanağımda hissettiğim eliyle hızla geri çekildim... Bu da neydi... İğrenip, kızmam gereken yerde sıcaklığı hoşuma gitmişti...

"Kimsin sen..." sorumu tekrarladığımda aynı cevabı verdi...

"Kardeşin..." ne kardeşinden bahsediyordu... Bu da Sinan'ın bir oyunu olmalı...

"Ne saçmalıyorsun sen... Kim gönderdi seni..."

"Babamız..." dediğinde iliklerime kadar ürperdim... Babamız derken Sinan'ı kastediyor olamazdı değil mi?... Hızla eteğimin içindeki silahı çektim... Tam kafasına nişan aldığımda en ufak bir harekette bulunmadı... Ne korktu ne de atak yaptı... Garip ama bu beni rahatsız etmişti... Bu güven nereden geliyordu...

"Son kez soracağım... Kimsin sen..." sabrım tükenmişti bu his git gide canımı yakıyordu... Biran önce bitirmek istedim... Oysa sakince çeketinin cebinden çıkardığı bir zarfı bana uzattı...

"Bunu al... Kim olduğum... olduğumuz burada yazıyor... Daha sonra seni almak için geri geleceğim kardeşim..." dedikten sonra boşta kalan elime kağıdı tutuşturup, sakince arkasını dönüp gitti... ve ben öylece gidişini izledim... Neler oldu bana az önce... Elim, ayağım, vücudum hatta dilim bile bağlanmış gibi... Sadece bakışları ile beni etkisiz hale getirdi... Sonra elime tutuşturduğu kağıda baktım... Korkuyordum... Bu kağıtta yazılanları görmekten korkuyordum... Tekrar Sinan'ın yeni bir oyununa alet olmaktan korkuyordum ve ne önemlisi de bu yazılanların gerçek olmasından korkuyordum... Çünkü az önce ki hissettiğim şeyleri daha önce kimse de hissetmemiştim...

Yavaşça kağıdı açtığımda içinde yazılanların koca bir yalan olmasını diledim... Kocaman bir yalan... Bu gerçek olmazdı değil mi?... Hayatımın gerçek sandığım küçük bir kısmı bile yalan mıydı? Kağıtta;

"1989 yılında Singapur'da bir yetimhane bırakılan iki bebeğin kaydı vardı... İsimlerinin Asrın ve Noyan olduğu bilenen bebeklerin ikiz olduğu belirtilmiş... Aileleriyle ilgili hiç bir kayıt yokken, Asrın'ın bir yaşında Türkiye de ki bir aileye evlat verildiği yazıyordu... Noyan ile ilgili herhangi bir kayıt yoktu..."

Bunlar gerçek değildi değil mi?... Bu da Sinan Dinçer'in iğrenç oyunlarından biri olmalı... Buna emin olmak için hemen adamın koşacakken, arkamda ki kapının hızla açılmasıyla Ateş'in sesini duydum... Yanıma geldiğinde önüme geçip, kollarımdan tuttu... Uzun bir süre dönmeyince merak etmiş olmalı...

"Asrın neredeydin sen... Arda buradaymış... Neden bana haber vermedin... Neden gitmesine izin verdin..." dediğinde şuan en son düşüneceğim şeyin Arda olması tuhaftı...

"Ben... ben bilmiyorum sadece izin verdim..." dediğimde sanki kelimeler öylesineymiş gibi çıkıyordu ağzımdan... Kafamda sadece elimde sıkı sıkı tuttuğum zarfın içinde yazılanlar vardı... ve Noyan...

"Ne demek izin verdim... Asrın sen ne dediğin farkında mısın?... Lanet olsun biz günlerdir bu piçi arıyoruz ve sen öylesine gitmesine izin mi verdin..." dediğinde sinirlendiğini hissetmiştim...

Ölüm Meleği...#wattys2016Kde žijí příběhy. Začni objevovat