Son Bir Şey...

69.2K 3.7K 397
                                    


Merhaba arkadaşlar finalden önceki son bölümle buradayım. Üzülerek hikayeyi bitiriyorum. Her şeyi tadında bırakmak gerek değil mi? İkinci kitap için henüz bir karar vermedim. Tatil dönüşü ya devam kitabı olacak ya da yeni bir hikaye. Bu sizin isteğinize göre değişir. Bu arada okunma sayımız tam 1 milyon olmuş. İnanılmaz mutlu oldum. Bunun için tüm Ölüm Meleği sevenlere teşekkür ederim.Birde özel bölümler yazağım. Darren, Emir, Uras ve Fatma, Koray ve Büşra için özellikle... Sizi seviyorum... 

Hayatın beni sınama şekli bu mu? Hep bir ikilemde kalmamı mı istiyor? Ya da benim acılarımdan mı güç alıyor? Artık neden, niçin demeyi bırakmıştım ama işte yine kocaman bir neden çıktı önüme. Neden sadece sevdiklerimle mutlu olamıyorum. Neden sevdiğim ya da yaklaştığım herkes acı çekmek zorunda. Bunun cevabını da bu lanet oyunu da bu gece çözeceğim. 

Hızla kulübe sürerken Ateş'i aramak istemedim. Ararsam kaçmak yerine ikinci dünya savaşı çıkarırdı. Onu bir şey yapmaması için ikna etmiştim ama Karahanlı'nın atak yapacağını düşünmemiştim. Noyan'a Arda'yı bulmasını söyleyip, ayrı yollamıştım. Eğer olur da orada işler istediğim gibi gitmezse en azından ona zarar gelmemeliydi. Sonunda kulübe vardığımda etraftaki korumaların sıklığına bakarak Karahanlı'nın çoktan geldiğini anlamıştım. Umarım Ateş'e zarar vermemiştir. Ama içimdeki korku tüm benliğimi kaplıyordu. Kulübe dalmadan önce Ölüm Meleği maskemi taktım. Sadece ağzım kapalıydı birde pelerin şapkamla kamufle olmak istedim. Karahanlı şuan Asrın'a kızgın, eğer gerçek beni görürse işler daha da karışabilir. 

Hem Ölüm Meleğini kızı olarak biliyor, belki bu sayede yırtabilirdik. Belimdeki silahlarımı çıkarıp, hem sağdan hemde soldan çift ateşe tuttum tüm korumaları. Hiçbiri kılını dahi kıpırdatmadan yere yığıldı. Ateş sanki beni bekliyormuş gibi aniden atağa geçerek geri kalanları temizledi. İçlerinden beni bu şekilde tanıyan ve Ateş'in yanında olduğumu bilen birkaçı vardı. İçlerinden birine Ateş'i sorduğumda etrafın kuşatıldığını Ateş'in ve çocukların içeride olduğunu söyledi. 

Lanet olsun onların ne işi vardı burada. Hızla içeri girdiğimde tüm ekip oradaydı. Koray Büşra'yı, Uras ise Fatma'yı arkasında saklamıştı. Darren ve Emir ise Ateş'in bir adım gerisinde sağında ve solunda yerlerini almışlardı. Ama Ateş'in önde olması onları korumak ister gibiydi. Karahanlı ise hemen Ateş'in karşısında ona doğrulttuğu silahla tüm görkemiyle ona bakıyordu. Merdivenlerden inmeyi beklemeyerek hızla aşağı atladığımda tüm gözler bana dönmüştü. Ateş beni görünce tam bana koşacakken Karahanlı'nın silahının bana dönmesiyle olduğu yerde kaldı ama az önce rahat suratı şimdi sinirle bakıyordu. Bunu gören Karahanlı bir ona birde bana bakıp, sinsi bir gülümseme attı. 

"Demek yenilmez Ateş Dinçer'in zayıf noktası buymuş." dediğinde, 

"Sakın ona dokunma." diyerek Ateş sözünü kesti. Dişlerinin arasından konuşması şuan da sinirden gerildiğini gösteriyordu. Yavaş adımlarla Ateş'e yaklaştığımda o da silahıyla beni takip ediyordu. Sonunda ait olduğum kollarla buluştuğumda beni sıkı sıkı sardı. 

"Burada ne işin var aptal." dediğinde yüzündeki gülümseme rahatlatmıştı. Bunu bana moral vermek için yaptığını biliyordum. 

"Bensiz savaş olmaz unuttun mu aptal." diyerek aynı fısıltıyla karşılık verdiğimde, anımızı bozan yine Karahanlı olmuştu. 

"Ne dokunaklı ama. Ben Meleğin değilde o hain Asrın'ın gelmesini bekliyordum. Bu süpriz oldu." ikimizde ona bakarken Ateş kollarıyla daha sıkı sardı beni. Korumak ister gibi.

Ölüm Meleği...#wattys2016Where stories live. Discover now