Final...

112K 4.4K 1.4K
                                    


Medyada ki parça veda hediyem. Mutlaka dinleyin...

(Ali Karahanlı'dan)

İçinde hep hüzünle yaşarken, bir türlü kabullenemezsin bittiğini. Sadece gözlerinin içine bakıp, seviyorum demesini beklersin. O sözlerin o dudaklardan hiç çıkmayacağını bilerek. Ama yinede umut edersin. İşte bu hayaldir.

Gururlusundur, istenmediğin yerde durmazsın. O an her şey bitsin istersin, ama dudaklarından çıkanla kalbinden geçen aynı değildir. O an öfken kalbini ele geçirir. Kabullenmesen de bitmiştir. İşte bu acıdır.

Ondaki sıcaklığı, kokuyu kimsede bulamazsın. Kimse onun gibi gülmez, dokunamaz ve kimseyi onun kadar sevemeyeceğini bilirsin. Kahrolsan da geri dönemezsin. İşte bu hüzündür.

Nefes alamaz hale gelir, daralırsın. Bir kaç saatlik uykuya hasret kalırsın. Çünkü bilirsin ki gözlerini kapattığın an hayalini göreceksin. Bir anlıkta olsa onu görmek ölen ruhuna hayat verir tekrar. İşte bu huzurdur.

Ondan gelecek tek bir haberi umutsuzca beklersin. Birde böyle zamanlarda beklemek ölüm gibi gelir insana ve zamanla ölüm fikride tek çözümün olur. Ama geri dönerse diye ölmezsin. Katlanırsın bu derin acıya. İşte bu sabırdır.

Hayat devam ediyordur ama her şey yarım, tatsız, sönük. Hep bir yanın eksiktir. Kalbin eskisi gibi atmaz, başka aşklarda kalbini kandıramaz. Çünkü sen ona mühürlenmişsindir. O başkalarıyla mutlu bir hayat yaşıyor olsa da, yine de sevginden vazgeçemezsin. İşte bu aşktır.

Gitme vakti gelmiştir artık. Bilirsin ki gideceğin yerde büyük fırtınalar, deli dalgalar seni bekliyor. Ama zaten bunun için gitmek istersin. O dalgalarda kaybolup, seni her gün öldüren bu acıdan kurtulmak istersin. Kabullenemesen de bitmiştir artık. İşte bu da sondur.

Belki bir umut, bir şans. Asrın ve Ateş'i bıraktıktan iki gün sonra Berrin'i buldum. Ben Ali Karahanlı. Herkesin önünde titrediği, dünyanın en büyük gücünü elinde tutan adam o an onun karşısına çıkmaya korktum. İlk defa elimin, ayağım titrediğini hissettim. Evet korkuyordum. Ondan özür dilemeye yüzüm yoktu. Ona beni affet demeye cesaretim yoktu ama her şeye rağmen bir umut, küçücük bir umutla kendimi onun yanında buldum. Kafenin dışından onu izlerken, ne kadar zaman geçerse geçsin hala onu ilk gördüğüm zamanki kadar güzel olması büyülemişti. Yılların verdiğin çizgiler dışında değişen hiçbir şey yoktu. Yıllarca onu unuttuğumu söyleyerek kendimi kandırmışım. Ölü sandığım kalbim deli gibi atarken, sanki oda uzun zamandır onu bekliyormuş gibi canlanmıştı. Ona gitmek istiyorum, onunla olmak istiyorum, çocuklarımla olmak istiyorum. Ama ölümüne korkuyorum.

Ayaklarım son bir cesaret ona gidecekken içeri giren Asrın ve Noyan ile olduğum yerde kala kaldım. Onlar benim yapamadığımı yapıp, onu sarmışlardı. Berrin'i en son ne zaman bu kadar mutlu gördüğümü hatırlamıyorum. O mutluydu. Gerçekten mutlu.

Böyle güzel bir tabloyu lekelemek istemiyorum. Asrın haklıydı, onların başına gelenler, hepsi benim suçum. Onu bir kere dinleseydim bunların hiçbiri olmazdı. Çocuklarım bunca acı çekmek zorunda kalmazdı.Asrın Ölüm Meleği olmazdı. Bir kere daha onlara zarar veremem.

Bunu istemesem de onlardan uzak duracaktım. Hepsi kocaman bir aile olmuştu. Birbirlerini kollayan ve gerekirse canlarını veren kocaman bir aile. Benim orada yerim yoktu. Artık savaşmaya da, direnmeye de gücüm yoktu. Bırakmanın zamanı gelmişti.

"Efendim her şey hazır. Sizi bekliyoruz." diyen adamım eğilerek selam verdikten sonra dışarı çıkıp, beni beklemeye başladı.

Arda olanlardan sonra elimden kaçmış, en güçlü rakiplerimden olan Hilmi Tok ile işbirliği yapmıştı. Bunca şeyden sonra bunu yapacak cesareti nereden bulduğunu merak ediyordum ama işin kötüsü Arda kimsenin bilmediği çoğu zayıf noktamı biliyordu. Bunlardan biri de Asrın'a karşı olan ilgimdi. O Asrın'ın Ölüm Meleği olduğunu biliyordu. Şimdi ise beni kendi mekanlarına ayaklarına çağırıyorlardı.

Ölüm Meleği...#wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin