10.Saldır! Saldır! Saldır!

232 36 6
                                    

Multide şarkı var. Onunla dinleyebilirsiniz ^_^ Keyifli okumalar :*

Kötü kız kahkahalarım Melih'in evinin salonunu doldururken ona zaferle baktım. Eli, kolu bağlıyken nasıl da çaresiz görünüyor yavrucak. Ay kıyarım. Geber.

Belki çaresizden çok seksi görünüyor olabilir ama şu an bunu düşünmeye vakit ayıracak kapasitede değilim. Üstünün çıplak olması zaten yeterince moralimi bozuyor. La oğlum çocuğun bildiğin baklavaları var. Yanımda da Derya ve Toprak. Bir ara kızların gözlerini ellerimle kapatmaya kalkışmış olabilirim. Çok kısa bir anlığına. Melih'te tabii alttan alttan sırıtmıştı.

Eve geldiğimiz anda ne yapacağımızı kestirmesine izin vermeden başta ben olmak üzere 'Saldır! Saldır! Saldır!' sloganı eşliğinde üstüne çullanmıştık. Hatta havaya girip sırtına oturup ellerini arkadan bağlamıştım. Kendimi FBI -doğru mu yazdım? Gavur polisleri var ya- ajanlarına benzettiğim doğrudur. Ama şimdi o kadar da havalıyım. Yalan mı?

Bir saniye arkadaşlar egomu kapıdan geçirmeye çalışıyorum.

İç ses. Sen işi bilmiyosun. Ben kendimi yapacaklarım için motive ediyorum.

Peki.

Hayret karşılık vermedi.

Neyse. Melih'e ufaktan bir bakış attım. Koyu lacivert kot pantolon ve ... Başka bir şey yok, sandalyeye elleri arkasında bağlı bir beden. Elimde olsa onu ağaçtan sarkıtacaktım ama taşıyabileceğimi sanmıyorum. Doğuştan gelen hayvansal gücümü aşacak boyutta bir çocuk sonuçta.

O değil bu evde niye kimse yok? Yalnız yaşadığını düşünmüyorum. Ya yalnız yaşanır mı be? Ev de normal dağınıklıkta. En iyisi sormak. "Melih'cim kaç kardeşsin?"

Yaa bir dakika ben bunu sormucaktım. Kahretsin aklım nerde benim? Bana 'Sen iyi misin?' dercesine baktı ve cevap vermedi. Kızlara baktım. 'Sen delirdin mi?' diye bağıran bakışları vardı.

İşkencemi yapmadan önce birkaç şey öğrenebilirdim belki. Ama ilk önce bizim pıtırcıkları evden yollamam gerekiyordu. Onları odadan sürükleyerek çıkarırken "Bebekler. Size çook teşekkür ediyorum. Hava kararıyor artık. Hadi evinize gidin. Gerisini ben hallederim."dedim ve onların cevap vermesine zamam tanımadan kapı dışarı ettim. Biraz fazla kaba olmuştum ama sonra kendimi affettirirdim zaten.

Salona geri döndüğümde dudaklarım alayla kıvrılmıştı. Siyah ve beyazın ağırlıklı olduğu evde karşısına bir sandalye çekip oturdum. Fazla vaktim yoktu ama bu fırsat her zaman elime geçen bir şey değildi. İyi değerlendirmeliydim.

"Eveet."dedim ciddi bir şekilde. Bana gözlerini kısarak baktı. Oyarım o gözleri ben. Oyarım. Çocuk okula bi geldi. Ortalık talan. Hayat alt üst. Rezillik geleneğim haline geldi yahu. Elime kamerayı alıp kayıta başladım. Before/After yapıcam da.

"Öncelikle bana kendini tam olarak tanıtmaya ne dersin Melih'cim?"dedim bakışlarımı gözlerinden ayırmayarak. Yani aklımda bir fil ağırlığında sorular vardı. Fazla, çok fazla.

Sırıttı. "Tabii."dedi. Kameraya bakarak konuşmaya başladığında dikkatim ondaydı. Yani nerde olacak? Nerde olabilir? Pardon da burda gözlerim bayram ediyor ve ben çaktırmamaya çalışıyorum.

"Adım Melih Yücel. Temmuzun beşinde on sekizine girmiş olan yakışıklı. Kaslarımdan da anlaşıldığı gibi yapamadığım spor dalı yok."

Baygın bakışlarım keyiflenmesine sebep olurken "Mesela Konya'dan neden geldin?"dedim. Bir yerden başlamak lazım şimdi.

"Sana ne?"dedi sırıtarak. Beklediğim bir cevaptı zaten. Kamerayı kapatıp bir kenara koydum. Belki de çektiğim için cevap vermiyordu. Dur bir de düzgün sorayım.

Keten PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin