33.Kaçıyor,kaçmıyor.

111 9 2
                                    

Bölüm şarkısı*Buray-Aşk mı lazım?

medya- tanıtım videosu

*******KEYİFLİ OKUMALAR******

" Kız dur Allah'ın cezası! O kadar hızlı gidilir mi hiç?"diye kızarken Toprak'a tüm hıncımla yetişmeye çalışıyordum. O ise birkaç kulaç ötemde olmasına rağmen öyle ukalaca gülümsüyordu ki o an egonun sadece yapılması ama maruz kalınmaması gerektiğini anladım. Bende Aslı'ysam daha çok çalışır seni de geçerim, Melih'i de, herkescikleri de... Diye geçirdim içimden. Daha önce yüzerken mırıldanmayı denemiştim ama boğazıma su kaçırmayı çok güzel becerdiğim için tedbirliydim şimdi. Hem böyle daha sinsi oluyordum.

Durakladığı yerde bana nanik yaptıktan sonra yüzmeye devam eden kıvırcık merinosa gözlerimi kıstım ve tuzlansada değer kaybetmeyen öldürücü bakışlarımdan paketledim. Kuzey yanımızda olmamasına rağmen nereden gelmişti bu özgüven bu kıza, açıkçası hiçbir fikrim yoktu çünkü saçını başını yolardım ben bu hayvanın.

Uzun zaman sonra Melih olmadan gelmiştim denize. Sadece Toprak ve ben vardık. Bayağı öğrenmiştim yüzmeyi zaten. Üç gün önce Nazlı'yı gördüğümden beri görüşmüyordum onunla. Bir ara mesaj atmış, ne gün buluşacağımızı sormuştu ama geçiştirmiştim. Ona hem sinirliydim hem de kafamı toplamak istiyordum. Nazlı'yı gördüğümde hissettiğim saçma sapan duyguları ve hemen ertesi gün girdiğim depresyonu hiç yaşamamış varsaymak benim için daha etkili olacaktı. O da neydi öyle? Kime neyin siniriydi? Bunların cevabını vermeden görmek istemiyordum Hödüklerin Efendisini.

Parmak uçlarımda biriken enerji ile kulaçlarımı hızlandırırken Toprak'a yetişmiştim yetişmesine ama yılların verdiği tecrübesiyle onu geçmeme izin vermiyordu. Bende yorulmuştum bir hayli. En sonunda dayanamayıp bir oyun oynamaya karar verdim bu marul kafaya. Küçük miniminnak bir oyundan bir nane çıkmazdı. Bazen içimden geliyordu böyle şeytanlıklar ve kendimi durduramıyordum.

Yüzmeyi bırakıp kendimi denize saldım bir anda. Hemen ardından sanki ayağıma kramp girmiş gibi çırpınmaya başladım. Eğer ben birini yenemiyorsam, ortada kazanan da olmayacaktı. Hırsım gözümü bürümüştü. Toprak'ı Toprak gibi değil, yenemediğimi düşündüğüm her ne varsa o olarak görüyordum. Tüm masumluğuyla gözümde nasıl bu role girmişti merak konusuydu.

Birkaç saniye suyun içinde batmış numarası yaptım. Ardından ölü bir balık gibi suyun yüzeyine yüz üstü çıktım. Derslerle ilgilenmesemde hile hurda ne varsa hepsini bilirdim. En çok azarı da annemden bu yüzden işitirdim. Yemediğim terlik, duymadığım frekans kalmamıştı.

Fazla derin bir yerde olmasakta ayağımız yere değmiyordu. Çok geçmeden bedenimi suda düz bir hale getiren Toprak'ın korkulu sesini duymak ise gülme isteğimi getirmişti. Ne kadar da cadı bir insandım ben böyle. Şakalarım da harbiden eşek şakasıydı. Ama ne yapabilirdim? Cinlik şeytanlık içimde vardı.

"Aslı! Aslı iyi misin?!"deyip yüzüme hafif hafif bir iki tokat attıktan sonra beni kıyıya yüzdürmeye başladı. Bir yandan da bir şeyler söylüyordu. "En son biz yüzüyorduk, ne ara boğuldun sen ya?!" Güçsüz kollarına gözlerimi kapatmış ve kendimi bırakmıştım. Güçsüz olması, güvenilir olmadığı anlamına gelmezdi. Deli  gücü denen şey korktuğumuz zaman kendini gösteriyordu sonuçta.

Ayağımızın yere değebileceği seviyeye geldiğimiz sırada atağımı yapmak için hazırlanmıştım bile. Safım, her seferinde ne yaparsam yapayım yiyordu bu tür numaraları. Heyecana geldi mi beyni çalışmıyordu. "Bak var ya numara yapıyorsan seni..."

Sözünü kesip ayaklandığım gibi bir hızla kafasını suyun içine batırıp çıkardım ve gülerek "Ne yaparsın acaba merinosların merinosu?"dedim. Ani hareketime başta tepki veremese de numara yaptığımı anladığında denizin içinde ayağıma sert bir çelme takmasıyla beni suya gömdü. Kısa sürede kafamı çıkartıp "Sen şimdi görürsün yelloz!" diyerek saçını başını yoldum fakat açıkçası Toprak cidden iyi bir öğrenciydi. O da biraz beni yolmuş olabilir. Çok az.

Keten PrensesWhere stories live. Discover now