25.Yüzmek yüzmek dediğin nedir ki gülüm?

220 19 6
                                    

~İyi okumalar~

Beyaz tüül, bembeyaz tüül. Aaaa üst kısımları yine kirli kalmış. Uruzbu deterjan. Nolcak. Ovalıyorum ovalıyorum, çıkmıyor. Ovalıyorum ovalıyorum, çıkmıyor. En iyisi yeni ocak alayım. Cif mif yaramaz buna. Zengin olmak bunu qereqtirir.

"OOAAFF!!!" dedim sinirle.

Şimdi bu menyaq ne diyor diyorsunuz siz. Anlatayım; Delirmek üzereyimde biraz. Yapacak hiçbir şey yok. Piri pheni pıçahlasın. Yazın başlarında böyleysem sonrasında ne olurum kim bilir?

Bu arada size bir gün öncesine kadar Melih'in beni kale içinde üç mahalle boyunca kovaladığını söylemiş miydim? Evet, evet. Tahmin ettiğiniz üzere doğum günü gecesinde. Hediyemi verdikten sonra. Yahu ne vardı ki o tişörtte? Çok özenmiştim ben ona.

Üstelik o eğilsem götüm görünecek elbiseyle koşmanın ne kadar zor olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Allah'tan Kuzey arkamdan arabayla geldi de, o Hödüklerin Efendisinin nalet olası işkencelerinden kurtuldum. Melih beni kovalarken arabaya bindiğim gibi evi bulmuştuk yani.

Şimdi ise gündelik zaman dilimlerinin en sıkıcı olanlarından birinde zap yapıp duruyorum canlar. Oflaya puflaya IPHONE 6'mı -evet her defasında havamı atmak zorundayım arkadşlr.- elime alıp Toprak'ı aradım. Uzun bir çalıştan sonra hat meşgule düşünce içimden okkalı bir küfür ettim. Kuzey'i aradığımda da aynı durumla karşı karşıya kaldığımda kaşlarımı çatarak odamı turlamaya başladım. Kesin bunlar birbiriyle konuşuyordu. O yüzden telefonlarıma çıkmıyorlardı. Yalnızlığın gözü katarakt olsun.

Abim çoktan arkadaşlarıyla dışarı çıkmıştı. Annem komşusundaydı. Babam? Babam neredeydi? Sanırım annem onu da yanında sürüklemişti. Bilmiyorum.

Yatağa kendimi evrensel atıklar gibi öylesine fırlattığım sırada kapı zili çalınca tembel hareketlerle kalktım olduğum yerden. Acaba yine hangi komşu bizden bir çay bardağı kahve isteyecekti? Sanki markette hiç yokmuş gibi gelip istemeleri yok muydu birde? Hiç anlamam böyle işleri. Komşu komşunun çayına muhtaçtır hesabı herhalde.

Kapıyı baygın bir ifadeyle açtığımda karşımda Kuzey ve Toprak'ı görünce şaşırmadım desem yalan olur. Demek ki bu yüzden açmıyorlardı telefonlarımı. Yanıma geleceklerdi. İbneler neden merakta bırakıyorlarsa?

Tam onlardan bunun hesabını soracakken Toprak'ın kolunda bir şey fark ettim. Yoksam! Yoksam! Nööyır! Nölamaz! O bir deniz çantası mı?

Evet arkadaşlar an itibariyle ruh halim; Ayıp ettin, beni gayıp ettin.

Çatık kaşlarla onlara bakarken "Helal size! Açmayın, telefonları da açmayın."diye trip atmaya başladım. İlk önce açılmayan telefonların hesabını soracaktım. Beni evde sıkıntıdan patlatmayı biliyorlardı çünkü.

Kuzey haince sırıttı tribim üzerine. Sanırım tavırlarım pek de umurunda değildi. Toprak'a baktığımda yüzünde sahte bir gülümseyişle "Öyle şey olur mu canım best friendim?"dedi. Amaçlarını çoktan anlamıştım. Beni denize götüreceklerdi. Beni beni. Aslı'yı. Yüzme de bilmiyorum zaten. Güneşte pişik olurum herhalde.

Tamam bunun tek iyi yanı yahuşuklu çocuklarında orada olmasıydı amma fakat lakin o çucuklar denize girip ben onlara mal mal bakarken bu hiç de iyi olmuyordu.

Aynı ifadeyle "Defolun biçler!"deyip kapıyı yüzlerine kapatmak üzereyken Kuzey eliyle tutup kapatmama engel oldu. "Aaa kankaların en egolusu, gel gezmeye gidelim. "

"O deniz çantasıyla mı? Yok sağol Kuzey güney. Size iyi eğlenememeler. Bensiz eğlenemeyin, geberin İnşallah."

Onlar BFF ise bensiz de eğlenememeleri gerekiyordu. Tamam sırf sevgili oldukları için bile böyle içten bir beddua edebilirdim ama ilk seçenek yoğunluktaydı. Çocukluk arkadaşlarım diye söylüyorum bensiz de yapamazlar hani. Biliyorsunuz çok şahane bir varlığım sonuçta. Onlardan bir parça, hayatlarının eksilmez bir...

Keten PrensesWhere stories live. Discover now