18.Yarışma!

235 31 4
                                    

Çok uzatmadan ben bunları direk yarışmaya sokayım dedim. Kıskıskıs :D Haa birde geçen bölümlerde yarışmanın büyük ödülünü 10.000 tl demiştim. Değişti o. Bölüm içinde geçiyor zaten, anlarsınız.

~İyi Okumalar~

"Beğenemedin mi?"dedi Melih kısık gözleriyle. Yaa bir şey söyleyeyim mi? Bu çocuk bana böyle bakmasın. Mümkünse hiç bakmasın, ben ona sadece söveyim. O gözler kısılınca benimde eğilip büzülesim geliyor. Ama artık alışmadım da değil hani. Bünyem bağışıklık kazandığı için bakışlarımda en ufak bir değişiklik olmadan gözlerimi onda sabitledim.

"Beğenemedim. Farkındaysan 'Adam bulabildiniz mi?'diye sordum. Ben karşımda adam göremiyorum."dedim yanımda duran marabalarımın kollarını daha sıkı kavrarken. Neden daha sıkı kavrıyorum? Sorun bir? Sorun hele? Çünkü bu Melih sözlerime karşılık kuduz köpek gibi üstüme saldırırsa önüne onları atabileyim diye. Onlar benim fedailerim. Of yine çok zekiyim lan.

"Adamlığımı yargılayabilmek için ilk önce insan formatına geri dönmen lazım Aslı. Bunun için de bir on yedi yıl geri gitmemiz gerek. Tamamen virüslenmişsin sen. Baştan düzenlemeden olmaz."dedi o sinir saçan gözleriyle. Ben neden hep bu çocuğun laflarına bu kadar öfkeleniyorum? Sonuçta insanların dediklerine aldırmamayı tee bilmem kaç sene önce öğrenmiş bir insanım. Evet buna da alınmadan sen de koy lafı Aslı! Yap şunu! Koy! Fesat anlamazsanız sevinirim arkdşlr.

Dudaklarımı alayla büzüp ona küçümseyen gözlerle baktım. "Virüsmüş. Hah. Gerizekalı. Onu bunu bırak. Hani bu yarışma saçmaydı? Hani gereksizdi? Niye katılıyorsun oğlum sen?"dedim söylediklerine karşı güzel bir kapak yapamayacağımı anlayınca. Çocuk resmen beni laflarıyla eziyor, eziyor, eziyor, sıçığımı çıkarıyor. Aşağılamakla kalmıyor, bir de yerin dibine sokuyor. Ben de yerin dibinde esnaf tükrüğü gibi bakıyorum ona öyle. İtiraf ediyorum. Öyle oluyor. Karşı atakta bulunamayınca da konuyu değiştirmekten başka çare de kalmıyor.

"Sana ne kızı-"demesine kalmadan Atakan konuşunca direk ona döndüm. Atakan'dan al haberi.

"Cansın'a inat. Neden olacak? Ama tabii benim çabalarımında büyük bir etkisi var bence."dediği zaman kaşlarımı çatıp anlamaz gözlerle ona baktım. Cansın bunun sevgilisi değil mi olm? Niye inatlık yapıyor ki? Mal mı bu?

"Ne inatı be?"dedim kafam karışınca. Bu arada Ahmet ve Mert'te sıkkın sıkkın bana bakıyor. Put gibiler lan. İnsan bir konuşur. Dur bakayım, Mert telefonuyla oynaşıyor. Kesin sevgilisi ile mesajlaşıyordur. Ay dur yine depresyona giresim geldi. Ahmet de öylece duruyor. Baygın bakışlar felan.

"Sana ne kızım? Yürü git. Katılıyorsam katılıyorum. Sen grubu on kişiye tamamlamaya bak."diye tersleyince yüzümü buruşturdum. Cidden. Bana ne ya?! Ne bok yerse yesin elin yontulmamış kerestesi. Daha bir kıza nasıl davranacağını bilmiyor. Terbiyesiz. Yani Cansın ile nasıl anlaştıklarını düşünemiyorum bile.

O sadece sana öyle yapıyor. Hatırlatayım dedim qnq.

Ay doğru. Ama sana konuşma hakkını vermedim. Doğruları söyleyip beni sinir ediyorsun. Aptal şey!

Sana iyilik de yapılmıyor be!

İyilik yap diyen mi oldu sanki? İstemiyorum senden gelen iyiliği! Nalet iç ses!

"Aman tamam. Seninle beraber on kişi olduk zaten. Daha fazla kişi bulmaya çalışmayın. Kötü tatiller."dedikten sonra kolumdaki canoları döndürdüğüm gibi cevaplarını beklemeden yürümeye başladım. Kötü tatiller ne ya? Off. Aman neyse. İyi tatiller oluyorsa, kötü tatiller de vardır muhakkak.

Yol boyunca konuşmamızın sonucunda Kuzey gilin eve gitmeye karar verdik. Patlamış mısır ve kola eşliğinde film izleyerek bu güzel günü kutlayacaktık. Bunun içinde en boş evi seçmemiz gerekecekti. Toprak ve benim evde bir adet ev annesi olunca ve Kuzey'in annesi de çalışıyor olunca onlara gidelim dedik.

Keten PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin