22.Hödüklerin Efendisi

202 30 1
                                    

~İyi Okumalar~

Gözlerimi yavaşça açtığımda başımda acayip bir ağrı vardı. Sanırım o adam sopasıyla beni de bayıltmıştı. Deli olduğunu düşünüyordum. Yoksa kim elinde sopayla zıplayıp durur ki? Zararsız insanları bayıltır? Mal mı bu?

Karşımda gördüğüm ilk kişi Melih oldu. Çoktan uyanmış kenarda sessizce oturan adama saydırıp duruyordu. "Lan! Deli misin nesin? Bak o sopayı götüne sokarım ama yine de çıkarız buradan. Çöz çabuk. Çözsene lan belasını siktiğim!"

Bu adam nasıl yaptı bilmiyorum ama bizi tahminimce bir ahıra getirmişti. Boş bir ahır. İçindeki kolon görevini yapan direklere de bizi bağlamıştı. Ellerimi arkadan bağladığı için biraz çabalamamın sonucunda ayağa kalktım. Melih zaten ayağa kalkmış dediğim gibi adama laf yetiştirmeye çalışıyordu.

"Bak! Ağır sikerim seni! Deli meli anlamam!"

Adam benim uyandığımı görünce Melih'i tınlamadan oturduğu yerden kalkıp yanıma yürümeye başladı. Tıfıl bir şeydi. 'Bu mu getirmiş bizi buraya?' diyesim geliyordu. Ama tırsmaktan henüz o safhaya gelememiştim.

Önümde bir iki tur zıpladıktan sonra "Uyandı! Uyandı!"diye bağırmaya başladı. Kaşlarımı çattım. Sesi benimkinden de kötüydü. Yüzümü buruşturuken dibime kadar geldi. Bu sırada Melih küfür etmeyi bırakmış bizi izliyordu.

"He uyandım he. Deli kardeş farkındaysan ben uyumadım. Bayılttın sen beni. Bilincim yerine geldi yani. Amacın ne ki? Ben şahsen oyun yaşını çoktan geçtiğimizi düşünüyorum. Hadi gel beni çöz. Uğraştırma."dedim sakin olmaya çalışarak.

Adam etrafımda döne döne tekrar önüme geldi. "Bene ne!"dedikten sonra cebinden çıkardığı mendille yine dönmeye başladı. Benim de başım dönüyordu bu sırada. "Yağ satarım, bal satarım, ustam ölmüş, ben satarım..."

Mendili arkama bıraktıktan sonra önüme gelip bana iyice yakınlaştı. "Ne yapıyorsun be?!"dedim korkuyla. Melih'e bir bakış attım ama sessizce bizi izliyordu. İnsan bir şeyler yapar!

"Üpcük versene!"dedi adam. Dudaklarını yüzüme yaklaştırırken yüzümü yana çevirip korkuyla "Git! Git be!"diye bağırdım. Utanmasam altıma işeyecektim. Kalbim ağzımda atıyordu. Ya bu meymenetsiz bana bir şey yaparsa?

"Üpcük ver."dedi ve dudaklarını uzattı ama ben mümkün mertebe ondan uzaklaşmaya çalışıyordum. Çattık ya.

Adam beni tekrar öpmek için bir hareket de bulunacağı sırada Melih "Koçum baksana sen buraya!"diye seslendi. Adam benden yavaşça uzaklaşırken bakışları ona döndü. Bedenini de ona döndürdüğünde "Nasıl öpeceğini söyleyeceğim."dedi sakince Melih.

Ben bir kere bu adamı öpmem! Mal ya. Ne akılla söylüyorsa. Ama kesin bir planı var. Durduk yere niye öyle yapsın yoksa? Aman benden uzakta tutsun da Melih'le yedi yirmi dört didişmeye bile razıyım. Boku bokuna gitmeyeyim yeter.

Adam elindeki sopasını yere vurup sevinçle "Söyle! Söyle!"diye bağırdı. Tabii, benim gibi mükemmel bir varlığı gördü, öpmek istiyor. Ona da kızamam şimdi. Böyle güzelini nerede bulacak? Kusursuz bir fizik, seksi ve belirgin hatlara sahip bir yüz ve delici bakışlar. Bir insan daha ne ister ki?

Birazdan delici bir olaya şahit olacaksın sen böyle düşünürken.

İç sees. İç ses. İyi düşün, iyi şeyler olsun.

Bu durumda etki etmez kanka.

Ya sen ne biliyon be? Sus bakiyim.

"Ama yaklaşman lazım. Kulağına söyleyeceğim. O duymasın."dedi beni çenesiyle işaret ederek. Sessiz kalıp, izleyen taraf bu sefer bendim. Demek ki o yüzden hiç ses çıkarmamış. Aklında bir şeyler varmış. Hödüklerde düşünebiliyormuş işte.

Keten PrensesTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang