34. Kıskançlık

81 12 3
                                    

(Uzun bir aradan sonra eğer hala okumak isteyen okuyucularım kaldıysa onlara ithafen...) 

*Keyifli Okumalar*

**Melih'ten**

"Aslı'nın kuyruğundan ayrılıyorsun, bir daha da takılmıyorsun. Duydun mu beni?! Yoksa seni ağır sikerim!" dedim ve bir yumruk attım Eren yavşağına. Ulan Nuh diyordu Peygamber demiyordu it. Buldu tabi fıstık gibi kızı ayrılmaz götünden. Niyetini de biliyordum pezevenkin; istediği gibi yatak arkadaşı yapacaktı onu. Yedirir miyim lan sana ben Keten Prenses'i?

Tamam belki benimde çeşitli fantaziler yaptığım bebeklerim oluyordu arada, bazen, sık sık, çoğunlukla... Ama adamına göre davranıyordum. Muhtemel olarak bakire bir kıza göz dikmiyordum.

Başını iki yana salladı hırsla. "Bu seni ilgilendirmez. İstediğim gibi dolanırım etrafında. Aslı yanımdayken ettiğin tehditlere kızın gözüne kavgacı çocuk olarak görünmeyeyim diye göz yumdum ama üzerime gelme."dedi ağzındaki kanı tükürdükten sonra. Fakat attığım bir diğer yumrukla kana tekrar kavuşmuştu dudakları. Şu an ki kavgamızın sebebi tam olarak Aslı değildi. Eren'in piçlik yapmasından kaynaklanıyordu.

Bir bira almak için girdiğim markette Aslı ile konuşmasını duymuştum tesadüfen. İyi ki de duymuşum, tam da düşündüğüm gibi çıkmıştı it. Buluşmak için söz almıştı Aslı'dan. Telefon konuşmasını bitirdikten sonra ellerini birbirine kavuşturup 'Küçük Eren'in hasreti çok yakında sona erecek...' diye mırıldanmıştı. Umarım küçük Eren derken kast ettiği hinliği anlamayacak kadar saf değilsinizdir. Hayır bir de açıklamakla uğraşamam.

Dalgınlığımdan yararlanıp yüzümün sağ tarafına yediğim yumrukla düşüncelerimden sıyrılmak zorunda kaldım. Siktir. Ne zaman bu kızı düşünsem böyle oluyordu işte. Hayali bile alıkoyuyordu beni. Yaptığı tek şeydi zaten. Alıkoymak. 

Öfkem parmak uçlarıma dalga dalga enerji olarak ulaştığı sırada ona şaşkın bir yüz ifadesi ile baktım. Üçüncü darbeden sonra ayaklanmıştı galiba erkekliği. "Beni ilgilendirir orospu çocuğu. O küçük beyninle bunu düşünüp yorma kendini. Anlamazsın insanlıktan."

Tek kaşını kaldırıp ellerini hesap sorarcasına bana savurdu. "Sen ne sıfatla karışıyorsun Aslı ile aramdaki ilişkiye?"

Başımı yana çevirip sinirle güldüm. İlişkiymiş. Ulan Aslı izin verdiğince kuyruğundasın sen onun, o da beni kıskandırmak için yapıyor. Belli. Kavgayı sonlandıracak olan hamlemi yapmadan önceki sözlerim "İşte bu da seni ilgilendirmez." oldu. Sonra mı? Sonra güzel bir kafa atışı. E haketti ama ibne.

**

*İKİ GÜN SONRA*

Bugün Aslı ile plajda buluşacaktık. Yüzmek artık bizim için bir sabah sporu haline gelmişti. Kendim öğrettim diye de demiyorum bayağı iyi öğretmişim. Geliştirdim bizim cadıyı. Yarış yapıyoruz arada. O derece. Bazenleri bilerek yeniliyorum hevesi kırılmasın diye. Ama Keten Prenses ya hani bu, benden zeki olmasın durumu çakıyor bu sefer beni boğmaya çalışıyor. Elimide pek kaldıramıyorum. Cadı falan ama beli kağıt gibi, yandan bakınca göremiyorsunuz. Ben şimdi nasıl onu Atakan'ı dövdüğüm gibi döveyim?

Sırıtarak "Günaydın." dedim gördüğüm zaman. Ama sinirli gibiydi, suratı asıktı. Homurdanır bir halde "Ginıydın."dedi ağzının içinden. Bir yandan buna dikkat ederken bir yandan da giydiği şortun boyuna bakmıştım. Yeni doğan bebek donu gibi minicikti. Ama şimdi bir şey demenin zamanı olmadığını düşünerek "Ne oldu? Ne bu surat?"dedim tek kaşımı kaldırıp. Bu hareketi yaptığımda genelde çoğu kız nefesini tutar karşımda. Ha bu cadoloz ne yapıyor? Tam tersini; öfleyerek nefesini dışarı veriyor. Sorun kesinlikle onda.

Keten PrensesOù les histoires vivent. Découvrez maintenant