36. FİNAL BÖLÜMÜ

47 4 1
                                    

Hellööööğ! 

Biliyorum, uzunca bir zamandır yoktum ve bölüm paylaşmıyordum. Yoğunluk ve yazamama karışımı bir durumdan ötürüydü. Ancak ve lakin bu tatlı, beni gülümseten hikayeyi bir sona erdirmeye en başından beri kararlıydım. Aslı da Melih'te bir sonu hak ediyordu. Böylece ilk kitabımı iyi ya da kötü bir sona erdirmiş oldum. 16 yaşında başladığım ergenlik hikayemi 21 yaşımda sonlandırıyorum. Gözleri dolu dolu emoji. İyi okumlar.

***

Ey güzel Allah'ım! Ben bu sahneyi asla yaşamam derken bana yaşatan güzel Allah'ım. Sen beni Melih'le mi sınıyorsun şimdi yoksa duygularımla mı? Buyur burdan yak.

Karşımda gökyüzü rengi gözler var, şeytan diyor: amaan koyver gitsin. Sonra iç ses diyor ki:
Saçmalama Aslı! Geçmişi düşün. Neler yaşadın sen bu hergele yüzünden. Ne aptallıklar yaptın. Kimlere kimlere rezil oldun.

Ama şeytanda azimli hani. Vazgeçmek bilmiyor. Direniyor iç sesime. Rezil olmuşsan ne olmuş yani. Rezil olduğun kadar rezil etmedin mi? Ödeşmediniz mi? Bak bak yakınlaşıyor iyice. Daha yakından daha yakışıklı. Hey Maşallah, nazar değmesin.

Ben hiç konuşmuyorum vallahi. Şeytan ve iç sesim sürtüşüp duruyor. Onları dinliyorum. Karar vereceğim inşallah.

Aslı'cım kararını Melih'ten önce versen diyorum. Bak az kaldı çünkü. Hem ne çabuk unuttun bu çocuğun seni sürtük yerine koyduğunu. Neler ima ettiğini. Şimdi bide ona yol verde damgayı iyice bassın. Melih değil mi bugün seni öper yarın Nazlı'yı...

Yalnız benim kafama takılan burda kötülüğü iç sesim mi zihnime sızdırıyor şeytan mı? Ya bende roller değişiyor ya da benim iç sesim şeytandan daha insafsız. Bilemedim. Ama neyse ki kararı mı verdim. İç sesim haklı. Beni sürtük yerine koyduğunu unutmadım. Kendime gelip ona gözlerimi kısarak baktım. Sen şimdi görürsün Melih Efendi!

Üstümden Hödüğü hayvansı bir güçle itip bastım yaygarayı. Hemen kapıya koşup "İMDAAAT IRZ DÜŞMANI VAAAR! MUTLU MUSUNUZ KİLİTLEDİĞİNİZE KÖPEKLER? NAMUS ELDEN GİDİYEAAH!" diye bağırmaya başladım. Ama ben sonunu fenomen dedeye bağlamayacaktım ki! Filmlerde nasıldı? Hah. "Yetişin komşulaaar! Kurtarın beni bu sapığın elinden. İmdaaat!"
Şimdide pembe dizilerdeki çirkef karılara döndüm ama.

Şaşkınca arkamda dikilip bana bakan Melih açıklama gayretine girmişti nedense ama ben onu dinlemiyordum bile. "Saçmalama kızım ne sapığı?! Saçında bir şey vardı onu alacaktım ben..."

Bilirsiniz bir 'hee tabi tabi' bakışı vardır. Fişekledim Melih'e hemen. "Ağzınla değil mi? Aynen. Sus konuşma. Pis sapık." Hayır bizimkiler zaten ayrı bir alem. Kapının arkasındalar seslerini duyuyorum ama açmıyorlar. Neyin kafası bu?

"Ulan fotoğrafımla dalga geçen sen değil misin? Onu alıyordum işte ben. Ne sapığı? Sana mı kaldım sanki? Yüzlerce hayranım varken hem..." Elimi havaya kaldırıp yine konuşmasını böldüm. Normal bir günde bu kadar konuşmayan Hödük bu konuşma ihtiyacını nereden bulmuştu acaba? Benim sayemde kelime dağarcığı gelişmişti. Hiçbir şey yapmadan yine işe yarıyorum. Görüyorsunuz değil mi?

"Tabi. Parmakla da gösteriyorlardır şimdi seni. Yalnız bir şey soracağım saçımdaki şey miydi yoksa fotoğraf? Ağzınla alacak olduğun hani." dedim alayla. Kendini ifade edemediğini araya beden dilinde bile saçmaladığında gayet iyi kanıtlamıştı. Bu şaşkın, ne yapacağını bilemeyen hali içten içe güldürüyordu beni ama dışa açık vermiyordum.

Keten PrensesWhere stories live. Discover now