19.'Ağlayan Aslı çok çirkin.'

221 28 7
                                    

"Oloom. Çok sıkıldım. Ne demek temizlik yapıyorum ben çıkamam. Lan yalan konuşma bari. Torpağım didim. Bağrıma bastım. Dürüst dürüst 'Kuzeyaşkımla buluşcem. Seni satmak zorundayım. Kal öyle sen de göt gibi.' de. Canımı ye. Bak ben yalan söyledim. Elin moronuyla nasıl kavgalar ettim. Benim durumuma düşme. Kuzey'le buluşacağını da anladım zatii. Neyse hadi çok yazdı byü."deyip telefonu yüzüne kapattım Toprak'ın.

Pislik yine beni sattı, görüyonus mu?! Çok da kızamıyorum. Benim de deliler gibi aşık olduğum bir yahuşuhlu olsa ne yalan söyliyim bende satardım. Fakat arada şöyle bir fark var ki anladığım kadarıylan yahuşuhlu beyefendiler bana dayanamıyor. Dayanamıyor derken hem cazibeme dayanamıyorlar hem de beni çekemiyorlar. O yüzden benim kısmetime cadılığımı çekecek deluqanlı ancak filmlerde olur. Naled olsun bu dünya naled olsun içimdeki koca sevgisi!

Telefonu kapatalı bayağı vakit geçmişti. Olduğum parktaki salıncağa götümü sığdırmış kendi kendimi sallamaya çalışıyordum. Yalnızlıktan ölüyom lan. "Ya hadi insene artık. İki saattir seni bekliyorum!"dedi oğlan çocuğunun biri. Taş çatlasın yedi yaşındaydı. Yer cücesine bak. Park mı kalmadı? Salıncak mı yok başka?

On beş dakikaya yakın bir süredir sallanmama rağmen çocuğa korkutucu bir yüz ifadesi ile baktım. Kalkmıyorum işte. "Bak çocuk. Hemen şimdi buradan topuklamazsan seni salıncak zinciriyle boğar, ölünü dut ağacının altına gömerim. Ağaç o vakitten sonra her ilkbahar da dut değil salkım salkım oğlan çocuğu açar."diye tehdit ettim. Zaten tırsak bir şey. İlk önce gözleri doldu. Sonra da zırlaya zırlaya uzaklaştı yanımdan. Bir de 'Seni anneme söyliceem!'diye gitmişti. Aman söylesin.

Park çok kalabalık değildi ama öğle vakti olduğu için doluydu. Ben yine de böyle çocukların gözünü korkutup istediğim yere oturabiliyordum. Aslında normal insanlar gibi banklara da oturabilirdim ama onlar sallanmıyordu. Salıncak daha rahat geliyor o yüzden. Dün yarışma sonrasında Toprak'la benim eve gittik. Ben Melih'e söylediğim yalanı ve ettiğimiz kavgayı anlattım. O da dinledi.

Sonunda ise benim de Melih'in de haklı yanlarımızın olduğunu söyledi. Bir de haklı bulduğu yerleri anlattı. Sonra ben onu 'Sen benin kankamsın. Melih'de nasıl haklı yer bulursun?' diyerek biraz hırpaladım. Dayak yiyeceğini anladığından tamamen benim haklı olduğumu söyledi. Egomun yemek saati gelmiş o sırada işte. Toprak da yalandan da olsa öyle deyince doyurdum yavrucağımı. Aşkım benum.

Biraz daha konuştuktan sonra onu evine postaladım. Yabancı dizi vaktim gelmişti çümqü. Zaman o zamandır, ne Kuzey'i ne Toprak'ı gördüm. Sıkıntıdan patlıyorum yahu. Belki buluşuruz diye hazırlanıp dışarı çıktım amma fakat lakin bunlar önceden haberleşip, şaapıp, anlaşıp beni reddediyorlar. Beni yaa. Aslı'yı. Reddedilcek görl müyüm ben loo?

Salıncakda kendi düşüncelerime dalmış, arada bir bacaklarımı sallarken parkın önünden geçen Atakan'ı gördüm. Telefon da konuşuyordu. Gözleri beni bulunca sırıttı ve bana doğru yürümeye başladı. Gelirken de telefonunu kapatmış ve cebine koymuştu. Yanıma geldiğinde yan tarafımda sallanan kız çocuğunu dürttü ve beş milyon uzattı. "Bak güzel kız. İyilik yapasım tuttu birden. Hadi git ve şu bakkaldan kendine çikolata, şeker al."dedi.

O para yerine çikolata verseydin, ben sana yerimi verirdim Atakan. Sen neden öyle yaptın ki şindi? Küçük kız "Teşekkür ederim."deyip salıncaktan indikten sonra yanımızdan seke seke uzaklaşınca o da salıncağa oturmaya çalıştı. Ama oturamadı. Zuhaha. Götü büyük Atakan! Böyle dediğime bakmayın. Gayet fittir Ati fakat bilirsiniz, erkekler kadınlara göre daha kalıplıdır. Bu yüzden salıncağın sırtını yaslayacağımız yere totosunu koydu. Akıllıca.

"Ee kanki. Naber?"dedi rahat bir pozisyon bulduğuna kanaat getirdiğinde. Omuz silktim. "Kötü be Ati. Marabalarım beni yalnız bıraktı."dedim.

Keten PrensesWhere stories live. Discover now