31. Sen kimsiniz?

131 17 2
                                    

~İyi okumalar~

Evde oturmuş bir pazar klasiğine tepki olarak annem, Kerem ve ben kanalların birinde bir yabancı film bulmuş onu izliyorduk. Siz de hayret ediyorsunuz değil mi? Normalde pazar günü Türkiye'deki annelerin yüzde yetmişi ne yapar? Tabikide temizlik. Ama ne hikmetse annem bugün kendine izin vermişti. Keyfi bilir. Bana da zorla temizlik yaptırıyordu zaten. Yırtmış oldum.

Filmde ki anne: Hadi gidip bir pizza yiyelim.

Filmde ki çocuk: Paran var mı anne?

Annem: Görüyor musunuz elin çocuğunu? Siz olsanız direk al dersiniz.

Dürüst bir evlat olarak tüm içtenliğimle anneme cevap verdim. "Doğru. Derim valla."

Kerem de 'ehuehuheh' tarzı bir gülümseme eşliğinde düşüncesini dile getirdi. "Amerikan çocukları bir başka oluyor tabii."

Bu ve benzeri diyaloglarımız havada uçuşurken aklıma takılan bir konu vardı ve meraktan çatlamak üzereydim. Melih'e o kutuyu vermiştim. Ellerine geçtiğine de neredeyse emindim. Kutuda tişört, bir not ve en altta Melih'in benim alışverişime yatırdığı para vardı. Bunları görünce ne tepki vermişti deli gibi merak ediyordum. Ne vardı yani kapıda baksalardı kutuya? Uzaktan izlerdim işte. Çaktırmadan. Sonuçta o kadar zahmet edip sabahın köründe bırakmıştım o kutuyu. Hiç ses seda da çıkmamıştı ondan. Arayıp bir teşekkür bile etmemişti. Ama pişman değildim. Ne intikamımdan ne de hediyemden.

Düşüncelerim ve ben baş başayken abim araya girip "Aslı be. Bir su getirsene abim." dediğinde anneme çaktırmadan ona hareket çektim. İki eli, iki ayağı vardı. Amelesi değildim onun. Ama abim beni işçisi yapmaya kararlı bir tavırla madırıma şikayet edip "Anne bak kızın ne yapıyor?" deyince üstadımdan öğrendiğim orta doğu terlik atma stilini abim üzerinde denemek zorunda kaldım. Şansım kaderimle aikido yaparken abime attığım terlik yanlışlıkla koltuktan sekip anneme denk geldi ve BOM. Bumerang misali annem aracılığı ile beni bulan terlikle beraber demirden keskin bir emir ulaştı kulaklarıma. "Aslı! Git bana su getir!" Annemin emri.

Gözlerimi devirip oflayarak mutfağa girdim. Yellozluk aile boyuydu bizde. Bende bile var doğruyu söylemek gerekirse. Oysa ne kadar da masum görünüşlüyüm?(!) Koca bir bardak suyu taşarcasına bardağa deh etmiş, inat ve istikrar karışımı bir edayla salona ilerlerken telefonum çalınca olduğum yerde durdum ve eşofmanımın cebinden telefonumu çıkardım. Arayan Hödüklerin Efendisiydi. Telefonun başında onun aramasını bekliyormuş gibi olmamak için biraz bekleyip öyle açtım telefonu. Ne var? Siz de yapıyorsunuz kabul edin.

Normal bir ses tonu ile sakince ve cırlamadan "Ne var? Ne oldu?"dedim. Sakinim ama nedense ona insanca cevap veremiyorum. Çocuğa karşı garip bir tersleme iç güdüsü besliyordum. O ise buna hiç takılmadan "Bir saate hazırlan ve apartmanın önünde ol." deyip kapattı. Telefonu. Yüzüme. Kapattı. Benim!!!

Kaşlarımı çatıp bu sefer ben onu aradım. Ben ki Antalya'nın coolzadegillerinden Aslı han hazretleri, ben ki 2014 filenin sultanı, ben ki okulumun tek tanecik seksi kızı! Sen kimsin de benim suratıma telefon kapatıyorsun yelloz! Açar açmaz benim taklidimi yaparak "Ne var? Ne oldu?" dedi aynı ses tonuyla. Kelimelerime biraz kibir, biraz ego ve biraz da hesap sorar bir tavır kattım. "Neden bir saate hazırlanacakmışım ve apartmanın önüne gelecekmişim? Yüzmeye mi gidiyoruz, hem ne bu odunluk?"

Yüzmeye gideceğimizi genelde mesaj yoluyla bildirir ve beni evimin önünden almaya pek tenezzül etmezdi. Arada aklına eserse alır, ben abim ve babamdan tırstığımda ise gelmesini engellerdim. Şimdi bu kadar iddialı konuşması beni kuşkulandırmıştı. Hattın diğer ucunda sıkıldığını belli edercesine bir iç çekiş sesi belirdi. Neyine sıkılıyorsa? Hava yapacak illaki. Sen gel, benim gibi doğal ve kendinden havalı ol. Bak hayat nasıl da güzel oluyor. "Sürpriz yapacaktım ama sen bilirsin. Senin yaptığın kıyağı karşılıksız bırakmak istemedim. Bir öğle yemeği ve sinema filmi iyi gider diye düşündüm."

Keten PrensesWhere stories live. Discover now