| yaşam barındıran ölüm çiçeği

946 135 129
                                    

Carmen kapının önüne geldiğinde içeride birinin olmaması için dua etti. Tom dışında kimseyi görmek istemiyordu, özellikle Kiernan'ı.

Onların nerede olduğu hakkında bilgi sahibi olmadığından odalarında olma şanslarının yüksek olduğunu düşünüyordu ancak Tom da odadaydı, bu kumarı oynaması gerekiyordu.

Kapıyı tıklattıktan sonra birkaç saniye bekledi ve içeriye girdi. Şanslıydı, kumarı kazanmıştı. İçeride yalnızca Tom vardı.

"Diğerleri nerede?" diye sordu yine de.

Tom yatağında uzanmış günlüğüne bir şeyler yazarken başını kaldırıp Carmen'e baktı. "Quidditch oynamak için dışarıdalar."

Başını salladı Carmen. Uzun bir süre yalnız kalabileceklerdi yani, tam da istediği gibi.

Aceleci adımlarla Tom'un yatağına yaklaştıktan sonra eteğini toparlayıp yatağa çıktı ve Tom'un bacaklarının üzerine oturdu. Onu tepkisizce izlemişti Tom.

"Bugün fazla gergin gözüküyordun." dedi Tom'un üst bacaklarına doğru rahat bir pozisyonda kalçalarını bastırırken. Kollarını sevgilisinin omuzlarına uzatıp tek kaşını kaldırdı. "Hım? Oysa epey rahat olursun sanmıştım."

Tom onun yaptığı imayla hafifçe gülümsedi. Elini uzatıp Carmen'in yanağını narince okşadıktan sonra çenesini tuttu ve yukarı kaldırdı.

"O aptal çocuklar beni germek için üstün bir çaba harcamasaydı gayet sakindim." dedi. "Senin neşenle yarışamaz tabii."

Carmen kıkırdadı ve bir cevap vermeden yerinde doğrulup Tom'un dudaklarına öpücük kondurdu. Tom onun çenesini daha sert kavrayıp kendine çekerken Carmen ufak bir öpücükten daha fazlasını aldı.

Tutkuyla kavuşan dudakları birbirini sertçe emerken dilleri birbirine dolandı ve içlerindeki arzu ateşi bir kez daha yandı.

Lakin Carmen'in konuşacakları henüz bitmemişti.

Dudaklarını asla bırakmak istemediği dudaklardan uzaklaştırıp yerine geri otururken "Çok belli ediyorsun." dedi. "Salak değil etrafımızdakiler, anlayacaklar."

"Anlasınlar." Tom, Carmen'in çenesindeki elini boynuna doğru sürüyerek indirirken parmaklarının ince dokunuşlarıyla içi titreyen Carmen ona bakmaya devam etti. "Bana bir laf söylemeye cüretleri olmayacak."

"Peki ya ben?" dedi Carmen. Kendisine neler söyleneceğini, neler ima edileceğini tahmin etmek zor değildi.

Tom'un gözleri tehlikeli bir ifadeyle parladı. "Sen demek, ben demek." dedi. "Sana dil uzatmaya kalkıştıkları anda dillerini yerinden sökerim."

Carmen tatmin olmuş bir şekilde gülümsedi. "O zaman niye bana dövmeyi yapmak için bekliyorsun?" diye sordu. "Madem ki sen demek ben demek."

"Senin için farklı planlarım var." dedi Tom. "Farklı bir çizim."

Bunu beklemiyordu Carmen. Tom'un kendisi için farklı bir şey yapacağını hiç düşünmemişti. Özel olduğunu gittikçe vurgulamak ister gibi hareket etmesi hoşuna gidiyordu.

"Nasıl bir şey? Bana da anlatır mısın?"

Tom yana koyduğu günlüğünü eline alırken Carmen onun elinde birkaç kere daha gördüğü siyah deri kapaklı deftere dikkatle baktı. Hep Tom'un onun içine ne yazdığını, neler paylaştığını merak ederdi.

Kapağını açıp tam da çizim yaptığı sayfayı bulurken Carmen'e doğru döndürdü güncesini ve çizdiği şeyi gösterdi.

Carmen yaprakları açmış bir çiçeğe bakarken kaşlarını kaldırdı. "Güzelmiş." dedi. "Bir çiçek."

𝐁𝐈𝐋𝐈𝐍𝐂𝐈𝐍 𝐎𝐓𝐄𝐒𝐈「ᴛᴏᴍ ᴍ. ʀɪᴅᴅʟᴇ」Место, где живут истории. Откройте их для себя