| mezarlıktaki ziyaretçi

965 128 72
                                    

14 EKİM 1968

Anneliğin iki yönlü bir his olduğunu öğrenmişti Carmen sekiz yılda. Bir kadını hem en güçlü hissettiren hem de en çaresiz düşüren şeydi annelik.

Oldukça iyi bir iş başardıklarına inanıyordu, yedi yaşlarını bitirmelerine az kalmış ikizlerine bakarken onların geldiği durumdan memnundu.  İki tane çok güzel çocuk yetiştirmişlerdi.

Kendileri böyle düşünüyordu ancak başkaları bu düşünceye sahip olmayabilirdi tabii.

Kızları şımarık bir prensese dönüşürken oğulları soğukkanlı, sert mizaçlı bir çocuk olma yolundaydı.

Carmen oğullarının Tom'un bir kopyası olduğunu düşünüyordu. Her erkek çocuğu gibi babasını rol model alıyordu elbette ancak küçük bir çocuk için bu kadar büyümüş tavırlar sergilemesi bir yerden sonra endişe verici oluyordu.

Çocukluğunu yaşayamayacağından endişe ediyordu.

"Anne, saçlarımı örmesen?" dedi kızları huysuzca. Sarı saçlarını örmek için çaba verdiği kızına karşılık nefes verdi Carmen. "Rabastan da gelecek mi?"

Gözlerini kıstı Carmen, kızının yeşil iri gözlerindeki utangaçlığı görebiliyordu. "Gelecek, küçük hanım, niye merak ettin?"

Omuz silkti kız şımarık bir edayla. "Onunla çok eğleniyorum, abim benimle oynamıyor çünkü."

İkiz olmalarına ve aynı anda doğmalarına rağmen oğulları o kadar büyükmüş gibi hissettiriyordu ki kızları bile ona abi diyordu.

Carmen kızının saçlarını örmekten vazgeçip üzerine pembe elbisesini giydirirken kapı açıldı ve mavi gözler kapıya döndü, Tom üzerinde siyah gömleğiyle kapının eşiğinde duruyordu.

Göz göze geldikleri an Carmen'in kalbi hızla atmaya başladı. Kızları ise "Baba!" diyerek ona koşmuş, bacağına sarılmıştı.

Tom kızının sarı saçlarını narince okşayıp ona küçük bir gülümsemeyle bakarken "Biraz hızlanın, sizi bekliyoruz." dedi.

"Baba, kucağına al beni!" diyen kızını beklemeden kucakladı Tom ve küçük kız kollarını onun boynuna doladı.

Carmen kızlarını şımartanın Tom olduğunun farkındaydı. Aslında, çocukların kişiliğinin oluşmasındaki en önemli etmenin Tom olduğunu biliyordu. Oğullarının soğukkanlılığı da kızlarının şımarıklığı da ondan geliyordu.

Varisini istediği gibi eğiterek onu geleceğe hazırlarken prenses kızının dilediği her şeyi yapıyordu, istediği gibi olmasına izin veriyordu. Kızının varis olma sorumluluğu olmadığı için özgürdü.

"Kucak için fazla büyümedin mi canım?" diye sordu Carmen dolaptan çocukların üşümemesi için iki cübbe çıkarırken.

Küçük kız omuz silkerek babasına biraz daha sokuldu. "Hayır büyümedim."

Tom, kızını daha sıkı tutarak "Büyümemiş, duydun mu Carmen?" dediğinde Carmen kocasına baktı ve başını iki yana salladı. Büyüdüğünde bu kızın başlarına çok bela açacaklarından emindi.

"Çok sıkıldık!" Oğlunun huysuz sesini duyunca onun da odaya geldiğini gördüler. "Saatlerdir bekliyoruz."

"Abartma." dedi Carmen oğluna. "Sabırlı olmayı öğrenmelisin."

Oğlu kendisine döndüğünde Carmen iki çocuğunun da yeşil gözlü olmasına ne kadar sevindiğini düşündü. Tom'un gözlerine bakıyormuş gibi hissediyordu ikizlerin gözlerine bakarken, Tom'un bir parçası onlarda yaşıyormuş gibi.

𝐁𝐈𝐋𝐈𝐍𝐂𝐈𝐍 𝐎𝐓𝐄𝐒𝐈「ᴛᴏᴍ ᴍ. ʀɪᴅᴅʟᴇ」Where stories live. Discover now