KURTARICI

747 60 10
                                    


*

  Adam az önce yaptıklarıma sinirlenmiş olacaktı ki şimdi acısını çıkartmayı planlıyordur diye düşünürken yüzümde çok hafifçe bir bıçak izi hissettim . Şerefsiz yüzümde bir bıçakla oynuyordu. Ufak kesikler atıp gülüyordu. Canımı fazla yakmıyordu fakat izi kalacağı kesindi. Yüzümü ne kadar geriye çekersem bıçağı o kadar bastırıyordu derken çok yüksek seste bir silah sesi duydum. Kulaklarımı kapatamadığım için ağrımaya başlamıştı . Yüzümde bıçakla oynayan adam yere düşmüş olacaktı ki ayağımda onun  kolunu hissedebiliyorum . Silah sesi 4-5 defa tekrarlandı ve birisi omzuma dokunarak " İyi misin? " Diye sordu . Bu sesi nerede duysam tanırdım .


Bu ses komutanın sesiydi . Bir an için Komutan ' ın sesini duymak o kadar çok rahatlatmıştı ki beni , kendimi güvende hissetmiştim . Hâla kulağım ağrıyordu , ayağa kalkmak için çabalarken birden birisi üstüme atlamıştı . Ne olduğunu şaşırmıştım kendimi savunmaya çalışıyordum ellerim bağlı olduğundan bir şey de yapamıyordum . Komutanın gülmeyle karışık " Gel de açayım " demesini duydum . Hala ne olduğunu anlamış değildim ki üstümdeki nin kim olduğu belli olmuştu . Ayda sevinçten ağzı bağlı bir halde bana sarılmaya çalışmış ve beni yere düşürmüştü . Gerçekten korkmuştum ama bir hayli komik bir durumdu . Komutan tekrar " İyi misin " diye sorduğunda 2-3 saniye etrafıma aval aval bakarak " Sağol iyiyim ama burası neresi neredeyiz biz " dediğimde , yüz hatlarından cevabımı da almıştım . O da bilmiyordu ki nerede olduğumuzu . Ayda söze girerek " Etrafı gezmeliyiz ve bir çıkış yolu aramalıyız " dedi . İkimiz de ona katılmıştık , her ne kadar yürümeye halim olmasa da buradan çıkmalıydık . Az önce ki şerefsiz ' in yüzüme küçük kesikler attığı bıçağı yerden aldım . Komutan kapıyı açarak önümüzden gidiyordu , her zaman ki gibi . Etrafı gezerken kayda değer hiç bir şey yoktu , ne bir ses ne bir erzak . Sanki terk edilmiş depo gibi bir yerdeydik , Komutan yorulmuş olacaktı ki bir sandığın üzerine oturdu . Yaklaşık 2 - 3 dakika dinlenmenin üzerine çıkış yolunu bulmak için uğraşıyorduk . Silahlarımızı da almışlardı , kendimizi savunmak için sadece Komutanda ' ki tabanca ve benim elimde ki bıçak vardı . Çok geçmeden koridorun sonunda ki kapıdan sesler gelmeye başlamıştı , Komutan bana bakarak kafasını salladı ve " Hazır ol " dedi . Bende aynı şekilde kafamı salladım . İçeriyi dinlemeye başladığında ağlama sesi duyuluyordu ve yüksek seste homurtular . İçeride o pislik yaratıklardan olduğunu adım gibi biliyordum fakat o ağlayan da neyin nesiydi , neden kaçmıyordu veya başka bir şey yapmıyordu . Komutan içeride o dangalak heriflerden olmadığını anlayınca kapının kilit noktasına sert bir tekme atarak kırmıştı . İçeri de gördüğüm manzara gerçekten iğrençti .





Duvarda ki çok güzel mozaik bir saat , sarı çiçekli çok güzel bir duvar kağıdı , büyük ihtimal meşe odunundan yapılmış bir masa takımı ve o güzelliğin içine sıçan parçalanmış bir beden . 1 Ay öncesine kadar belki  bunları görmekten tiksinirdim , miğdem bulanır kusardım , ama şimdi yapmam gereken tek şey parçalanmış bedenin ve zombinin kafasına bıçağımı sokmak . Belimden bıçağımı çıkartır çıkartmaz zombinin kafasına sokmuştum . Fazla halim olmadığı için çıkarmakta zorluk çekmiştim . Bu sefer de yerdeki cesedin işini bitirmeye sıra gelmişti ki Komutan " Dur " diye bağırdı . Ben şaşırarak ne olduğunu sordum , neden durdurduğunu anlamamıştım ki gözüm birden yerdeki cesede gitti . Bu Müge ' ydi. Ayda arkasını dönmüştü çünkü gözlerinin dolduğunu ve ağlayacak durumda olduğunu görmelerini istemiyordu . Komutan biraz daha yakından bakarak kısık bir sesle " Hass*ktir " dedi . Ben ise olanlara hayret ediyordum . Ayda birden durdu ve " Fark ettiyseniz buraya gelmeden önce bir ağlama sesi vardı , ve biz odaya girdiğimizde ağlama sesi kesildi " Dedi . Tabi ya bu çok mantıklıydı o kadar kafa karışıklığından sonra bunu düşünmek ikimizinde aklına gelmemişti . 3 ' ümüz birden cesede baktığımızda Komutan söze girdi ve " Bunun ağlaması imkansız , kan kurumuş nereden baksan 4-5 saattir buradadır " dedi .  Bıçağımı kafasına zor da olsa soktum ve çıkardım , üzerinde ki kanı yerdeki halıya silerek tekrar belime sokuşturdum . Oda biraz genişti ve bir şeyler aramaya başlamıştık . Çekmece ve dolapların neredeyse hepsi boştu , dolu olanlarda ise örtü bez vb. şeyler vardı bunlar neden buradaydı ki ? Bütün bu olanlar beni epey bir şaşırmıştı . Eskileri çok özlüyordum eski dünyayı , eski insanları , eski dostluğu , barışı , şu olaylar olmadan önceki her şeyi çok özlemiştim . Bıkmıştım böyle yaşamaktan , daha kötü ne olabilir ki derken Komutan oda ' nın en sonunda bulunan dolabı açtığında ki manzarayı hepimiz görmüştük . Dolabın kapaklarını açtığında hepimiz Savaş ' ı görmüştük büzülüp kalmış dolabın içine girmişti . Ama neden girmişti ? Zombi den saklanmak için mi yoksa başka bir şey mi vardı . Az önce de ağlayanın o olduğunu düşünüyorduk , uyandığı zaman her şey açıklığa kavuşacaktı . 




Aradan 3 saat geçmişti Komutan sinirli bir şekilde yerinden kalkarak " Yeter be kalkacağı varsa şimdi ye kalkardı sıkalım kafasına gitsin ne uğraşıyoruz anasını satıyım " dedi . Neden böyle dediğini anlamış değildim ama hak veriyordum , buradan gitmenin bir yolunu bulmak zorundaydık . Savaş ' ın yanına gittiğimde hala nefes alıyordu . Büyük ihtimal korkudan bayılmıştı , fazla korkak birine benzemiyordu ama insanın değer verdiği birisi o halde olunca dayanamayabiliyordu . En sonunda Savaş' ı koltuk altından tutarak Komutan ' dan yardım istedim ve isteksiz bir şekilde yardım etmeye başlamıştı . Silahını Ayda'ya verdi çünkü öyle bir durumda sadece Ayda ateş edebilirdi , bıçak hala bendeydi . Koridor boyu ilerlerken aradan 15 dakika geçmişti dolanıp duruyorduk bir çıkış yolu arıyorduk . Her gördüğümüz yere giriyorduk ve elimiz boş dönüyorduk burası bomboş bir yerdi . Soluklanmak için oturduğumuz sırada Savaş yavaş bir şekilde gözünü açmaya başladı ve hemen koşarak yanına gittim . Bu durumda Ayda ve Komutan da gelmişti yanıma , Savaş gözünü açtığında ilk yaptığı şey ağlamak olmuştu . Sakin olması gerektiğini söyledim yavaş yavaş etrafını inceliyordu , bana dönerek " Müge nerede Selim , Müge nerede ? " diye çıkıştı . Hiç kimseden ses çıkmaz oldu , başımı öne eğdim ve Savaş kısılan sesi ile ağlamaya devam etti . Üzülmüştüm bu durum karşısında yapacak hiç bir şeyim yoktu . Toparlandık ve ayağa kalktık ilerleyeceğimiz sırada önümüzde aniden , bizi burada tutan ilk karşılaştığımız dangalaklar gibi giyinmiş adamları gördük . Yabancı dil de konuşuyorlardı , hiç bir şey anlamıyorduk . Birisinin gür bir bağırışıyla hepsi dizlerinin önüne çöktü , silahlarını yere bıraktılar ve yol açtılar . Ortalarından geçen ise neredeyse 2 metre boyunda , oldukça iri yarı yüzünde ve boynunda yer yer kesikler olan bir adamdı . Bir müddet göz göze geldik ve bizi tepeden tırnağı süzdü , hafifçe sırıtarak kalın ve gür ses tonuyla " O silahını indirsen iyi edersin güzelim " Dedi .

Zombi Salgını (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin