2. Sezon - Kapan

138 10 3
                                    

*
Tavandan yere kadar uzanan perdeli kısma gözüm çarptığında arkasında ne olduğunu öğrenmek için yürümeye başlamıştım. Elimdeki silahın ucuyla perdeyi yavaşça araladım ve yerdeki kan izlerini gördüm. Burada bir boklar döndüğü kesindi fakat perdeyi açmadan öğrenemeyecektim. Hızlı bir şekilde perdeyi açıp silahımı karanlığa doğrulttum fakat görünürde hiç bir şey yoktu. Bu yavşağın bizi Ayda'ya götüreceği felan yoktu. Aklı sıra bize oyun oynuyordu, diğerlerinin onu bulması için zaman kazanmaya çalışıyordu. Silahımı doğrultarak ona doğru yürümeye başladığımda korkudan bir köpek gibi büzülmüş yerde kıvranıyordu. Sinirden gözümü kan bürümüş ne olursa olsun onu vuracaktım. Silahımı yerde yatan köpeğin kafasına doğrultup tetiği çekeceğim sırada demir kapının gıcırdaması ve kulaklarımda tanıdık bir ses yankılandı.

"Selim... "
*

Arkama döner dönmez kafama doğrultulan silahı görmemle panik yapmaya başladım. Ses sahibi hiçte yabancı değildi, bu namıdeğer Komutan katili şerefsizdi. Onunla beraber içeri giren iki korumasıda silahlarını sadece bana doğrulttuğunda ellerim titremeye başlamıştı, yalan yok korkuyordum. Ali ve Savaş da silahlarını onlara doğrultunca kısa süren bakışmamızı iğrenç ötesi sesi bozdu. "Bakın burada kimleri görüyorum, uslu bir çocuk olmayan Selim ve yandaşları". Ali sinirli bir şekilde silahını tekrar doğrultup "Bak Selim ve yandaşları şimdi seni nasıl delik deşik ediyor " diyerek bir adım öne çıktı. Komutanın katili olan şerefsiz ufak bir kahkaha attıktan sonra Ali'ye bakarak "Bana sıkacağınız tek kurşun bütün arkadaşlarınızın canına mâl olur, hala bunu yapmak istiyorsan durma çek o tetiği". Sözleri karşısında aklıma Ayda gelmişti, ona zarar gelsin istemiyordum. Silahımı yere indirip aynısını Ali'ye ve Savaş'a da yapması için işaret yaptım. Savaş silahını indirirken Ali, yaptığım harekete sinirlenmiş olacaktı ki gözümün içine bakıyordu. Silahlarımızı indirdiğimiz anda savunmasız kalacağımızı biliyordum fakat Ayda'ya bir şey olmasını istemezdim. Ali bunu kendi kafasında idrak ettikten sonra istemeden de olsa silahını yere indirmeye başlamıştı. Silahının yer ile arasında neredeyse 3-4 cm lik bir mesafe kalmışken tek el silah sesi duyuldu. Üçümüzde birbirimize bakıyorduk fakat hiçbirimiz vurulmamıştık. Ali silahını yerden kaldırırken önümüze düşen adamın cansız bedeni olayları iyice karmaşık bir hâle getirmişti. "Sağ ve sol elinde iki silah tutan Ayda az önce Komutan'ı öldüren adamın kafasında delik açmıştı. Kafasından kanlar süzülürken Ayda söze girip her ne kadar bizi anlamasalarda " Eğer tek yapacağınız bir hareketle sizinde beyninizi uçururum". Dedi ve ikisininde kafasına silahını dayadı. Zaten ele başlarının ölmesiyle ne yapacağını bilemeyen adamlar dizlerinin üstüne çökerek silahlarını bıraktılar. Bu sırada Savaş ve Ali çoktan yerdeki silahları almıştı.  Görmüş olduğum manzara karşısında beynim sadece tek bir hedefe odaklanmıştı,  Ayda.











Ayda'nın ağzından

Ya arkadaşımı kurtarmak için bir şeyler yapacağım ya da ömür boyu vicdan azabı çekeceğim. Sonuçta başımıza gelen herşeyin sorumlusu bendim. Söz dinleseydim bunların hiç birisi başımıza gelmezdi.

Etraf karanlık olduğu için yavaş hareket ediyordum, cılız ışıklar ne kadar aydınlatma görevi görse de bir işe yaradıkları yoktu. Yakalandığımda ölmem veya tekrar aynı yere kapatılmam bir olacaktı fakat boş durmaktan ve sevdiğim insanlara yardım etme fırsatım varken bir şey yapmamaktan iyiydi. Bulunduğum kattaki bütün odaları dinleyerek içeri giriyordum. Şansımdan dolayımı yoksa başka bir şey olduğu için mi şuana kadar hiç bir kötü insana rastlamamıştım. Odaları teker teker gezerken karşımızdaki insanlar için büyük ihtimalle önemli birisinin odasına girmiştim. Yıkık dökük bu devasa harabenin içinde böylesine dekore edilmiş bir oda bulmak şaşırtıcıydı. Oda da 3 masa ve her masa da 2 tane çekmece vardı. Hemen bir hışımda çekmeceleri karıştırmaya başlamıştım ki aradığım şeyin en güzelini bulmuştum, hemde çiftiyle beraberdi. Sessiz bir şekilde odadan ayrılarak geldiğim yolu geri gidiyordum ki biraz heyecandan biraz korkudan olsa gerek tabancaların dolu olup olmadığına bile bakmamıştım. Elimde tuttuğumdakinde sadece bir mermi kaldığını görünce şoka uğradım. Tedirgin bir şekilde diğer tabancayı belimden çıkardım ve şarjörünü çıkarttım ardından ikinci şoku yaşıyordum, mermisizdi...

2 tabanca tek mermi, ne yapacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu fakat Ece aklımdan çıkmıyordu. Tek bir atış şansım olacaktı bunun iyice farkındaydım. Odanın bulunduğu kata geldiğimde yavaşladım ve kapının yarım açık olduğunu gördüğümde tabancanın tetiğini çektim. Odadan çıktığımda kapıyı kapatmıştım, kesinlikle içeriye birisi veya birileri girmişti. Ya içeride beni bekliyordu ya da beni aramak için çoktan diğerlerine haber verilmişti. Ağır adımlarla kapıya yaklaştım ve kapının açık olduğu kısımdan içeri girdim. Gördüğüm manzara karşısında vücudum ne tepki vereceğini şaşırmış fakat beynim cevabını çoktan vermişti. İstemsiz bir şekilde silahı yukarı kaldırıp tetiği çekmiştim, çok büyük bir silah patlama sesi ve ardından koca adamın yerle sevişme sahnesi. O yere düşerken gözlerimin içine bakan Selim'i görür görmez kalbim yerinden çıkacaktı. Sevdiğim adamı yıllardır görmemişcesine sarılma isteğiyle dolup taşıyordum ve yine vücudum ne yapacağına karar verirken beynim Selim'e doğru adım atmam için emir vermişti. Kollarını açıp onunda bana geldiğini görünce beni o an hiç kimse, hiç bir şey daha fazla mutlu edemezdi. Önce kollarımız sonra ise dudaklarımız bir araya geldi Selim'le. Kemiklerimi kıracak kadar sıkı sarılıyordu ki Savaş'ın telaşlı sesi ile ayrılmak zorunda kaldık "Ayda, Ece nerede".

İşte duyduğum söz sonrası bütün pembe düşünceler ve romantizm uçup gitmişti. Arkamı dönüp hemen perdeli kısıma doğru yürüdüğümde Selim kolumdan tutup gitmemi engelleyerek " Orada hiç kimse yok boşuna bakma" dedi. Tekrardan ikinci şoku yaşıyordum. Kızın o halde bir yere gitmesi imkansızdı yüzde yüz ihtimalle birisi veya birileri tarafından götürülmüştü. O zaman bir an önce Ece'yi aramaya çıkmalıyız diyerek söze girdim. Herkes toparlanıp odadan çıkmaya hazırlanırken Ali " Selim bu ikisini ne yapalım " diyerek mükemmel bir soru sormuştu. Aklımda çok güzel şeyler canlanmaya başlamıştı bile ve sırıtarak "Siz onları bana bırakın, ne yapacağımızı çok iyi biliyorum " dedikten sonra Selim'in de hafif tebessüm ettiğini fark ettim.


~~


Odadan çıktığımızda önde Ali ve Savaş, ortamızda yarı çıplak ve elleri bağlı olan iki geri zekalı, arkalarında ise Ayda ve ben vardık. Ece'yi aramak için dağılmak istemiştik fakat bizi neyin beklediğini bilmediğimiz için toplu durma kararı almıştık. Her ne kadar uğraşsakta Ece'nin nerede olduğunu sorduğumuzu bir türlü iki aptala anlatamamıştık. Konuştuğumuz dili bile anlamıyorlardı. koridorun ortasında geldiğimizde gidebileceğimiz 3 seçeneğimiz vardı. Bizim geldiğimiz teçhizat kısmı ve Ayda'nın geldiği üst kat, geriye sadece bodrum kat kalmıştı. Aramızda kararlaştırdıktan sonra bodrum kata inmeye karar vermiştik. Yaklaşık 5 dakika sonra bodruma inen merdivenlere geldiğimizde ortam bir harabeden laboratuvara geçiş yapmaktaydı. En başta gördüğümüz büyük tüpleri tekrar görüyorduk fakat bir sorun vardı, biz tüpleri gördüğümüzde içlerinde irili ufaklı zombiler vardı şimdi ise bomboştu. Uzun bir koridora geldiğimizde durduk, koridorda toplam 10 civarında oda vardı ve çeşitli motor çalışma sesleri geliyordu. Birbirimize bakarak yavaş bir şekilde yürümeye başlamıştık. Herkesin eli silahında nişan alır vaziyette giderken koridorun sonundan kapı  zorlanma sesleri gelmeye başladı, normal birisi kapıyı açmak için kafa atmayacağına göre zombi olmalıydı fakat yine de tedbiri elden bırakmamak gerekiyordu. Kapıya yaklaştıkça sesler ve zorlamalar giderek artıyordu. Öncelik olarak arkamızda bıraktığımız 9-10 tane odaya bakmak gerektiğini yoksa olası bir durumda kapana sıkışacağımızı söyleyecekken önünde durduğumuz kapı açıldı ve göz alabildiğine bir zombi sürüsü üzerimize geliyordu. Hemen herkesi bir araya toplayarak geldiğimiz yöne geri gidecekken arkamızdaki kapılarda açılmış birer ikişer zombiler çıkıyordu. Korktuğum başıma gelmişti, iki taraf arasında sıkışmıştık. Herkes silahlarına sarıldı ve deli gibi ateş etmeye başlamıştık. Ama hesaba katılmayan bir şey vardı, mermi. Öyle ya da böyle bitecekti ve zombilerin ardı arkası kesilmek bilmiyordu. Ateş etmeyi bırakıp Ayda'ya baktığımda onunda bana baktığını gördüm. Silah sesleri eşliğinde gözlerinin o güzelliğine dalıp bittiğimizi anlamıştım. Her hikayenin bir sonu olduğu gibi bizimde sonumuz bu mu olacaktı...

Zombi Salgını (Düzenleniyor) Where stories live. Discover now