Sude'nin Gözyaşları

7.4K 739 215
                                    


Fakültenin tuvaletinde yaptığı testin sonucunu gören genç kız, durmaksızın akıp giden pişmanlık gözyaşlarına hakim olamıyordu. Bir aydır şüphelense de kabullenmek istemediği gerçek gözlerinin önündeydi. Test çubuğunun sonuç hanesinde beliren ince siyah çizgi yaptığı hatanın getirdiği büyük sorumluluğu kanıtlar nitelikteydi. Tek bir gecede yapılmış tek bir hata ile ömrünün sonuna kadar mühürlenmiş bir anlaşmanın sonucuna bakıyordu. Henüz bilmiyordu, şimdilik sadece çok üzgündü, kafası karışıktı, biraz da korkuyordu.

İlk şoku atlatması epey uzun sürdü Sude'nin. Herkes derste olduğu için bir süredir boş olan tuvalete bir grup kızın girdiğini duyunca hıçkırıklarını bastırdı. Gözyaşlarını sildi. Toparlanmaya başladı. Elindeki testi çöpe atıp, girdiği bölmeden çıktı. Her zamanki gibi bakışlar üzerindeydi. Okulun en güzel kızlarından biriydi, alışkındı bakışlara yine de bu halde daha fazla dikkat çekmek istemiyordu. Başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğünü önemserdi Sude. Aynanın önüne gelip akmış gözlerini sildi, hızlıca makyajını tazeledi. Ardında onu merakla izleyen bakışlar bırakarak oradan çıktı.

Girmesi gereken dersi çoktan kaçırmıştı. Canı çekiliyormuş gibi hissediyordu zaten derse girecek hali de yoktu. Biraz temiz hava almak üzere fakülteden çıkıp ağaçlık kampüste dalgın dalgın yürümeye başladı. Ne yapacaktı? Kenan'a söylemeli miydi? Yoksa kimselere haber vermeden gidip aldırmalı mıydı? İstenmeyen bir çocuğu dünyaya getirmek, aldırmaktan daha az mı günahtı?

Kim ne der onu tahmin etmeye çalışıyordu. Annesi canına okurdu. Babasının yüreğine inerdi, belki evlatlıktan reddederdi. Kardeşlerinin diline dolanır da dolanırdı. Bu şartlar altında sorumluluk bana ait deyip doğurursa, evlenmemiş genç bir kadın olarak Edremit'e dönemezdi. Okula da devam edemezdi. Geçimini sağlayamaz, bir bebeğe bakamazdı. En yakın arkadaşı, memleketlisi Derya öğrense, "Üzme canını, talih kuşu yakaladın kızım." derdi. "Varlıklı yere gelin gidiyorsun." Peki Kenan öğrense ne derdi? Kenan'ın ne diyeceğini biliyordu Sude. Yüreğini en çok yakan da buydu. Sevmediği bir adamın çocuğunu taşırken, onunla evlenmeye mecbur kalmak zoruna gidiyordu. Fakat doğurmayı seçerse, kendi başının çaresine bakması mümkün değildi. Kampüsü dertli ve düşünceli bir halde adımladı. Yanından geçen bir kaç arkadaşının selamına karşılık verdi ama kime ne söylediğini hatırlamadı. Sonunda kararını verdi. Yolunu değiştirip okul kulüplerinin sıralandığı yöne saptı.

Kenan'ı bulmaktı amacı fakat Timur'u gördü orada. Gözleri gözlerine değdiği an duramadı, durduramadı coşkun bir sel gibi akıp giden gözyaşlarını. Nasıl olduğunu da anlayamadı. Ansızın Timur'un kollarındaydı ve içi çıkana kadar ağlıyordu. Kendi hatası yüzünden kaybettiği sevdiğine, yitirilen günlere, yitirilen hayallerine ağlıyordu. Pişmanlığına, utancına, kederine ağlıyordu. Timur'u severken, nasıl olur da Kenan'ı hayatına kabul ettiğine ağlıyordu. Timur Kenan'ı öğrendiği an herşey bitmişti, hem de iki cihan bir araya gelse geri dönülemez şekilde bitmişti. En kötüsü de hiçbir şey yaşanamadan, başlayamadan bitmişti. Şimdi o, bir başkasını seviyordu. Yakın arkadaşı Melek'le çıkıyordu ve yüreğinde Sude için en ufak bir his barındırmıyordu.

"Neyin var Sude?" dedi Timur bir zaman sonra. Geri çekilip o yeşil gözlere baktı genç kız uzun uzun. Hissettiği dipsiz kuyular kadar derin bir çaresizliğin içinde, kendi bulamadığı çıkış yolunu ararcasına baktı. Fakat umduğunu bulamadı. Bu dostça bakışları, bu mesafeli tavrı haketmeyişine yandı içi. Çok geçti artık, bunları düşünmek bile çok yanlıştı. Kendilerine çekidüzen vererek uzaklaştılar birbirlerinden.

"Kenan burada mı?" diye sordu.

"Buradayım." dedi Kenan tam arkasından. Gölgelerin içinden karanlık bir silüet gibi çıkıp gelmişti. Yüzünde soru işaretleriyle dolu bir ifadeyle bakıyordu ikisine. Sude bir adım daha uzaklaştı Timur'dan.

"Gidebilir miyiz buradan? Seninle konuşmam gereken önemli bir şey var." dedi Kenan'a.

Okulun fazla popüler olmayan bir kafesinde, dip köşe bir masada otururken açıkladı ona bebek beklediğini.

"Bebek mi? Benim mi? Bizim bebeğimiz mi?"

Sude birkez daha hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Sevdiği kızın ellerini yatıştırmak istercesine tuttu Kenan. Ölürdü bu gözyaşları için. Elbette onun bebeğiydi. Tek bir gece birlikte olmuşlardı ve kafasında herhangi bir soru işareti yoktu bu konuda. Sude'ye dair bir şüphesi de yoktu sadece kafası karışmıştı bir an, heyecandan saçmalamıştı işte. Aklını başına toplar toplamaz,

"Hemen evlenelim." dedi.

İşte o anda Sude kaderin son ilmeğini attığı kalın bir urgan misali ipin boynuna geçtiğini hissetti.

Kısacık bir bölüm.

Gelecekte çok etkileri olan bir bölüm.

Sude'nin kim olduğunu biliyorsunuz, değil mi? Bilmeyenler için; Sude Atlas'ın annesi. Melek'te İpek'in. Babalarını zaten tanıyorsunuz 😇

POBEDAWhere stories live. Discover now