Utancın Külleri

9.1K 779 635
                                    

Şarkı: Michael Jackson - Billie Jean

Atlas'ın hediyesi kar küresi çalışma masamın üstünde duruyordu. Sessiz ve yalnız bir görünüşü vardı Pobeda'nın. Masamın üstünde kıpırtısız dururken, kar düşmeyen zirvelerinde herşey olabildiğince normal görünüyordu ama aslında hiçbir şey yolunda gitmiyordu.

Tıpkı benim gibi. Sessiz. Yalnız. Ve hiçbir şey yolunda gitmiyor. Boşlukta salınan görünmez hava partikülleri gibiydim. Hayatımın rotasını yitirmiştim. Robot gibi tekrarlanan hareketlerden ibaret tatsız bir döngünün içinde geçiyordu günlerim.

Pazar günkü ayrılık konuşmamızın üstünden birkaç gün geçmişti. Hala okul çıkışlarında onu görmeyi beklediğim için kendime kızıyordum. İçten içe özler de gelir diye umuyordum. Elbette haketmiyordum. Elbette çok saçmaydı. Elbette gelmiyordu.

Pazartesi. Okul. Kütüphane.

Salı. Okul. Çocuk bakma.

Çarşamba. Okul. Sedef'le dertleşme. Tunç'la resmi olarak çıkmaya başlamaları üzerine sohbet.

Perşembe.

Artık perşembeleri yapılan toplantılara gitmeyi düşünmüyordum. Kulüpten ayrılan ilk kişi değildim sonuçta, sorun olacağını sanmıyordum. Herşeyden önce Atlas nedenini bilecek ve anlayış gösterecekti. Dalgın düşüncelerim öğle arasında sınıf arkadaşlarımla beraber oturduğumuz kafede adımın seslenildiğini duymamla bölündü. Yağmurdan kaçıp kafeye sığınmış gibi görünen Buket, şemsiyesini kapatarak bana doğru geliyordu.

"Selam."

"Selam. Naber güzellik?"

"Bilmem." Yüzüme tereddütlü bir ifadeyle bakıyordu. Masadaki arkadaşlarımın kendi aralarında konuşup bizi dinlemediklerini farkettiğinde doğrudan, "Atlas'la ayrıldınız mı?" diye sordu.

Yüzümdeki ifadeyi sabit tutmaya odaklandım.

"Evet. Nasıl öğrendin?"

"Atlas anlatmadı tabi ki. Kendisine ulaşabilene aşkolsun. Aniden ortadan kaybolunca tahmin yürüttüm diyelim."

"Ya. Ulaşamıyor musun?" Meraklanmıştım.

"Ulaşamıyordum. Haber aldım sonra." Gözlerini devirdi. "Ah be İpek, ne güzeldiniz. Daha da yeni konuşmuştuk. Ne oldu da bitti?"

Gözlerimin ihanetine karşı direndim.

"Anlatılacak bir şey yok. Sıradan şeyler." diye mırıldandım.

"Atlas'ın doğum günü kutlaması için sana danışacaktım ben de. Yazık oldu." Başımdan aşağı bir kova buzlu su dökülmüş gibi oldum. Buket üzgündü. "20 Kasım'da. Önümüzdeki haftaya denk geliyor." diye açıkladı.

"Bilmiyordum." dedim. Aynı anda kendimi, içimdeki dev uçurumdan aşağı defalarca atmakla meşguldüm.

"Sene başında, okuldaki son senemiz olduğundan bütün eğlence fırsatlarını değerlendireceğiz diye konuşmuştuk. Hatırlamaya değer doğum günleri yapmak istiyordum bizim grubun hepsi için."

"Çok güzel düşünmüşsün ama ben herşeyi mahvettim." dedim ellerimi yüzüme kapatarak.

"Sorun değil. Üzülme. Atlas hiçbir zaman doğum günü kutlamayı seven tiplerden olmadı."

"Aslında hala yapabilirsiniz. Şimdi morali bozuk diye istemese de doğum gününe kadar ikna edilebilir. Yeterince motive edilirse reddetmeyecektir."

Buruk bir ifadeyle kafasını iki yana salladı.

"Ne yazık ki imkansız güzelim. Kendisi şimdi çok uzaklarda. Yakın zamanda döneceğini sanmıyorum."

POBEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin