Gidebilmek

10K 782 548
                                    

Selamlar, geçen bölümde yaptığım +18 uyarısını tekrarlamak istiyorum. Hatta bu bölümde biraz daha fazla. Hassasiyetleri olanlar ya da yok canım ben sadece bir doz entrika alayım diyenler yıldızlardan sonraki son kısımı okuyabilirler :)

Bölüm şarkısı: Ramin Karimloo, Sierra Boggess - Poison & Wine (Cover)

Uyandığımda bütün eklemlerim ağrıyordu. Atlas kolu ve bacağıyla beni çepeçevre sarmalamıştı. Ağır ve sıcaktı. Boynuma gömülü yumuşacık kumral saçlarının büyüleyici derecede güzel bir kokusu vardı. Bu kadar uzun boylu ve yapılı bir fiziğe sahip olup da kendisinin neredeyse yarı ebatlarında olan bana sığınabiliyor oluşunda beni hem heyecanlandıran hem de huzurla sakinleştiren bir çelişki vardı. Sanki iri bir erkek çocuğuydu kollarımdaki ve onu sevmekten içim çıkacakmış gibi hissediyordum.

Dakikalar boyunca kıpırtısız kalarak hislerimin tadını çıkardım. Bundan daha çok aşık olabilir miydim? Sanmıyordum. Derin derin nefes alışını dinlerken kalbim patlayacakmış gibiydi. Parmak uçlarımı çıplak sırtında gezdirdim. Omuzları ne kadar geniş, ten rengi ne kadar güzel, teni ne kadar yumuşaktı. Dokunmaya doyamıyordum resmen. Hafifçe kıpırdandı. Uyandırmaktan korkarak elimi çektim.

"Çekme." dedi. Daha kararlı bir dokunuşla elimi tekrar sırtına uzattım. Tek tek gezindi parmaklarım ve sonra elimin tersiyle, aşağı ve yukarı ve yana ve daireler çizerek sevmeye devam ettim. Hafifçe doğrularak bana doğru yükseldiğinde gözlerinin binbir renkler barındıran irisleri benimkilerle buluştu. O kadar güzeldi ki bana adımı bile unutturabilirdi. Hiç kimseydim onun yarattığı çekim karşısında...girdabına kapılıp sürüklenmekten başka hiçbir şansım yoktu. Kirli sakallı yanağını yanağıma sürttü. Herhangi bir şey söylemeden sımsıkı sarıldık birbirimize çünkü sözcüklere gerek yoktu. Hem de hiç yoktu.

Tüm vücudumu yukarıdan aşağı düz bir hat çizerek gezen eliyle az önce ona yaptığımın karşılığını verdi. Sadece dokunuşuyla bile içimde dev kayaları yerlerinden edebilme yeteneğine sahipti. Yaramaz eli kalçama ulaşıp hafifçe sıktığında gözlerimi kıstım. Tepkimden memnun şekilde belli belirsiz gülümsedi. Oyuna oyun gerekirdi, hala elinin üzerinde durduğu bacağımı beline doladım. Gözlerinin içine oyunbaz pırıltılar düşerken eliyle yön vererek vücutlarımızı yakınlığı arttıracak şekilde ayarladı ve insafsız dudakları dudaklarıma kapandı. İçime düşen tutkunun ateşinden soluksuz kaldım.

"Canın yanar diye korkuyorum." dedi.

"Yansın." dedim.

Sözüm iznim yerine geçti. Bir elim altta, yanağının üstünde, diğer elim boynuna dolanmış ve gözlerimiz birbirine kenetlenmiş haldeyken bir bütün olduk yeniden. O ilk anda bir kez daha bıçaklanmış gibi hissetsem de acıya direndim çünkü acıdan daha baskın gelen hislere sahiptim. Zaten çok kısa sürede azaldı, yerini zihnime boyut atlatan bir tutkuya bıraktı. Atlas'ın yavaş ama delirtici bir ritmi vardı. Benim için yavaş olduğunu ve bunun onu çok zorladığını yüzündeki kaskatı ifadeden anlayabiliyordum. Benim onun her ifadesini her tepkisini görmek isteyişim gibi o da beni izliyordu. Canımın acısına odaklanmaması için gözlerimi kapadım, yüzüm boynuna düştü. Kalçamı kendine sabitleyen eli çözülüp saçlarıma karıştı.

"Benim küçük güzel savaşçı sevgilim." dedi. Boynuna bir öpücük kondurdum. O da ritmini hızlandırdı.

Dudaklarımdan kaçan iniltilere sahip çıkamıyordum artık.

"İpek..." diye sayıkladığında bu seslerden iyi yönde etkilendiğini anladım.

"Atlas..."

"Beni öldürüyorsun." dedi ve ben titremeye başladım. "Gözlerime bak." dediğinde itaat ederek boynumu gömdüğüm yerden çıkardım. Gözlerim kararırken gözlerine bakmaya çabaladım. Dayanamadım. Tıpkı önceki gece olduğu gibi birdenbire sarsılmaya başladım ve kontrolsüz bir şekilde kendimi kaybederek kollarında darmadağın oldum.

POBEDAWhere stories live. Discover now