Yemin

8.5K 770 390
                                    


Spoiler Uyarısı: Geçmiş bölümü okumayan sevdiceklerim gözünüz aşağı kaymasın diye bu kez önden uyarmak istedim 🙊😘😘

İkinci Uyarı: Bölüm sonu +18. Hem de baya. Bu yüzden yaşı küçük veya rahatsız olabilecek okuyucularım o kısma gelince gözlerinizi kapatabilirsiniz 🙈

"Kaya Korkut ofisinde ölü bulunmuş."

Duyduğumun etkisiyle beynimde flaşlar çaktı. Sanki bir yerlerde elektrik yüklü bir trafonun şalterleri attı. Pam pam pam! Dünyamın ışıkları birdenbire sönmüş müydü? Kaya Abi ölmüş müydü? Nasıl olur? Nasıl olur? Serbest kalan görünmez akımlar bedenimi çepeçevre sardı. Olduğum yerde yaprak gibi titremeye başladım. Atlas beni görmedi, anlamadı. Çünkü bana değil o an Tunç'a bakıyordu. İçinde bulunduğum şok halinin paralize eden etkisine rağmen ben de Tunç'a baktım.

Tunç birdenbire kasvetli bir şaşkınlık bürüyen yüzünü yere eğdi. Sanki sızlamasını geçirmek ister gibi tek eliyle burun kemerini sıktı, kesikli bir nefes aldı. Ardından yüzünü yerden kaldırdı ve Atlas'a ifadesiz bir yüzle baktı. Fakat gözleri...kıpkırmızı kesilmiş gözlerini farkedince afalladım. Soğuktan olabilir miydi? Çünkü ben hala titriyordum. Yine de Tunç'un tarifi güç bir şekilde ateşten birer kütle misali parlayan gözlerinin hayatımda gördüğüm en ürkütücü şeylerden biri olduğunu düşünüyordum. Sesine kavuştuğu anda Atlas'a,

"Nasıl olur?" diye sordu. Nasıl olur? Nasıl olur? Aynı soru benim beynimde de alarm çanları gibi tekrar tekrar yankılanıyordu. Gelinliğimin eteklerini tuta tuta yere yığılma isteğimi zapteden tek şey umulmadık anda yanımda olduğunu hissettiren Sedef'in dokunuşu oldu. Gözlerim Tunç'tan sıyrılıp Sedef'i buldu. Sedef sessizdi. İzliyordu. Herkesi ve herşeyi. Atlas Tunç'un sorusuna,

"Doğal yollarla." diye cevap verdiğinde başımın üstünde çığlıklar atan martı sesleri duydum. Ellerimi kulaklarıma kapatmak istesem de yapamadım. Hiç kıpırdayamadım. Kalbim taşıyamayacağım kadar ağırlaşırken sadece korku içinde göğe baktım. Tek bir martı bile yoktu. Kapkaranlık bulutlar vardı. Hava ne zaman kapatmıştı böyle? Bir fırtına yaklaşıyordu.

"Emin misin?" dedi Tunç. Sorusu bir tek bana mı garip gelmişti? Sanırım bir tek bana değildi. Atlas tek kaşını havaya dikerek,

"Ne demek emin miyim?" diye sorduğunda anladım. Sevdiğim adamın sesinde ürpertici bir dinginlik vardı. En derin hücrelerime kadar donduğumu hisssettim. Bakışlarım ikisinin arasında mekik dokuyordu.

"Bilmiyorum." dedi Tunç seri halde kırptığı gözlerini Atlas'tan kaçırarak. "Ama bunun iyi olmayacağını biliyorum."

"Göreceğiz." diyen Atlas yeniden bana döndü. Yüzümü ellerinin arasına aldı. "Bebeğim sen eve git ve beni orada bekle. Ben gelene kadar da ne olursa olsun bir yere ayrılma."

Hala titriyordum. Farketmesini istemedim. Kafamı sallayarak ellerinin dokunuşundan sıyrıldım. Cılız, güçsüz bir sesle,

"Elma bahçesindeki ev-?" diye başladığım sorum yarıda kaldı.

"Evet, elma bahçesindeki eve." diyerek beni çabukça yanıtladı. Tunç'a kopkoyu karanlık bir bakış attı. "Geliyor musun?"  Tunç kafasını sallayarak onu onayladı.

"Benim arabamla gidelim."

İkisi birlikte adım adım uzaklaşırken, evliliğimin ilk dakikalarında yaşadığım dehşeti paylaşabileceğim Sedef'ten başkası kalmamıştı yanımda. Kaya'yla yaptığım işbirliğini bilecek kadar beni tanıyordu. Muhtemelen Tunç'un gelgitli garip ruh halini benden daha iyi algılıyordu. Üstüne üstlük sadece birkaç saat önce bana söylemek istediği önemli bir bilginin telaşı içindeydi. Fakat şimdi yanı başımdayken her zamankinden daha suskun, yüzünün rengi her zamankinden daha solgun görünüyordu.

POBEDAWhere stories live. Discover now