7.Bölüm

20.8K 851 36
                                    

"Şu sınavların ne zaman bitecek Hira.. abinin düğününe bile katılamıyorsun"

"Anne abimin ilk düğünü değil.. biliyorum gelsem çok iyi olurdu ama son sınavlarımı kaçıramam biliyorsun"

"Bilmem mi hiç. Hadi neyse kapatıyorum daha bir çok işim var"

"Tamam anne herkese benden selam söylersin"

"Hadi hadi"

Hira annesinin aceleci haline kısa bir gülümseme yollayıp telefonunu yatağının yanına atmıştı. Derin bir nefes alıp iki haftadır sesi çıkmayan Vedat'ı düşünsede bu sessizliği sevmişti.

İçinde ki koca sıkıntı her zaman ben 'burdayım' diyordu. 'Bir gün çıkıp geleceğim ve hayatın ters düz olacak ' diye haykırıyordu. Bu kaçıncı gömüşüydü çığlıklarını. Kaçıncı yutkunuşuydu.

Gözleri halının desenine asılı kalsada göz perdesinde yaşayacağı utancın frağmanı vardı. Kendi haline acıyla gülümsemişti güzel kız.

Eski Hira nerdeydi... Onu nerde kaybetmişti. Ruhsuz adamın kollarında mı yoksa buzdan keskin gözlerinde mi...

Cıvıl cıvıldı Hira. Ölene can, ağlayana kahkahaydı. Hira'ydı o. Neşe dolu hayat dolu Hira... Biri günahsız bedenin de söndürdü tüm Işık'larını.. Tüm kahkahalarını. İçine dolup taşan neşesinin katili yapmışlardı. Kendi elleriyle sökmüştü sevincini,mutluluğunu.

Gözleri dolup bir bir çenesine yol alan yaşları. Kurakta kalmış gibi bir bir damlıyordu yerde ki beyaz desenli halıya. Her bir damlasını içine haps edip yok oluyordu yaşları.

Can acısı bir yana.. Canından çok sevdiğin ailene hainlik namussuzluk yapmak tüm ruhunu çekiyordu sanki... O acısını gizleyip yutan Hira. Göz yaşlarına boğuluyordu bugün. Sanki annesinin sesini duyup abisinin katılamadığı düğünü.. Yada utancından katılamadığı düğünü... Onu ne çokta paramparça etmişti. Abisi, Baran abisi, uğruna ömrünü verdiği kadınla tekrar evleniyordu. Hemde yüzünde acı olmadan çaresizlik olmadan.. Mutlu ve huzurla ,ama o, abisinin gerçek mutluluğunda ,yaşadığı utançtan dolayı arayamamıştı bile.

Peki ya onlar gelince ne yapacaktı. Neler olacaktı. Abilerinin yüzüne nasıl bakacaktı. Boğulduğu düşlerden boynunda ki babasının ona aldığı kolyeyi sıkıca tutarak yutkunmaya çalıştı acısını ama olmuyordu sanki kalbinin bir köşesine mıhlanıp kalmıştı bu acı.. Kalacaktı da dimi..

Derin nefes almaya çalıştı ama bu oda boğuyordu onu sanki nefesini kesiyor bir yudum nefese muhtaç bırakıyordu. Kolunun tersiyle sildiği göz yaşlarını hızla kalktı yatağından. Eğer daha fazla bu odada kalırsa yumru gibi oturan nefesi onu boğacak ölü bedenini serecekti bu odaya.

Ölemezdi de. Annesinin abisin de yaşadığı acıya şahit olmuşken bir acıyı da kendi elleriyle ona ikram edemezdi. Bir anne için yavrusu yanın da dahi olmasa onun yaşadığını iyi olduğunu bilmek bir anneye ömrü boyu kafi gelirdi. Hira bunu annesinin gözlerinde görmüştü.

Yorganın altına koyduğu yastıkla odasının kapısını sessizce kapayıp kimseye görünmeden çıktı Konak'tan. Abisi biraz sonra evlenirdi dimi. Başlamıştır düğünü belki de.Şimdi gözleri ışıl ışıl sevdiği kadındadır belki.

Gözlerinden akmaya başlayan yaşlarla koşmaya başladı Hira hızlı hızlı. Karanlık esir alırken aydınlığı o göz yaşlarına esir olup hızla koşuyordu.

Koştu.. koştu... koştu.. her zaman geldiği o dağlık alana geldi. Uçurumun yanına kadar gelip durdurdu adımlarını. 'Gel Hira.. bana gel ' diyordu sanki o koca uçurum..

İNKİSARWhere stories live. Discover now