Bölüm 2

3.8K 274 143
                                    

"Tam parazit bitkiler hakkında iki önemli kilit bilgiyi söyler misin?"

Gözlerimi devirdim. Cassie haftaya yapılmak üzere olan biyoloji sınavı için benden çok daha heyecanlıydı. En az kendisinin her şeyi bildiği kadar benim de her şeyi bildiğimden emin olmak için hafta sonunu bile değerlendirmek istemişti.

"Kloroplast bulunmaz."

"Ve?" dedi kaşlarını havaya kaldırıp. Elindeki kalın ciltli biyoloji kitabından işaretlediği ve sınavda çıkması muhtemel olan soruları bana yönlendirmeye çalışıyordu.

"Ne?" dedim ters ters ona bakarak. "Kloroplastı yoksa fotosentez yapmasını bekleyemezsin öyle değil mi? Bu bir inekten uçmasını beklemekle neredeyse aynı."

"İşte benim kızım!"

Gülümsedikten sonra başımı iki yana salladım. Cassie bazen sahip oldukları konusunda doyumsuz olabiliyordu, biraz da çılgın. Ama bu onu sevmediğim anlamına gelmiyordu. İkimiz de bir elmanın iki yarısıyız saçmalıklarını haklı çıkartacak kadar benzer kişiliklere sahip değiliz. Hatta bize benzerlikler ve farklılıklar başlığı altında bir test çözdürselerdi; dürüst olmak gerekirse ikimizde ortak olarak işaretleyebileceğim tek özelliğimiz, inek olmamız olurdu.

Cassie farklıydı. Aktif olmayı, girişken olmayı, iki saniyede kolaylıkla kapılıp imkansız şeyleri deli cesaretiyle başarmayı çok seviyordu. Bunların yanı sıra, bir erkeğin kalbine giden yolların haritasını çizmekte de oldukça usta olduğunu söyleyebilirdim.

Reina okuldaki amigo takımının ve daha neden bu kadar önemli olmak zorunda olduklarını bile bilmediğim pek çok şeyin kraliçesi sayılabilirdi. Ama Cassie'nin onunla yarışabileceğine inanıyordum. Calum'la ve arkadaş grubuyla benden çok daha fazla konuşmuşluğu vardı mesela.

"Şu sözlü kısmını bitirebilir miyiz? Hiç kaldıracak halim yok."

"Neden, hasta falan mısın?"

Bir şey söylemedim. Canım birden fazla şey için sıkkındı aslında, hangi birini Cassie'ye anlatabilirdim ki? Anlamayacağından değildi. Sadece... ufak ufak bir sürü şey birikmişti ve şimdi hepsinden bahsetmeye kalksam bitmezdi.

"Ah, anladım. Elbette ki hastasın," muzip bir tavırla gülümsedi. "Ama Calum Hood'a."

"İğrenç, tanrı aşkına!"

Cassie neşeli kahkahalar atıyordu. Gözlerimin içine sahip olduğu yüksek (!) düzey esprileriyle gurur duyarcasına bakarken kitabını kapattı. Bütün bir sonbahar, yaz ve ilkbahar ayları boyunca dışarıda kurulu olan bambu oturma takımlarımızdan kalkarken ben hala göreve gitmeden önce babamın ektiği çiçeklerin etrafındaki yabani otları sökmekle meşguldüm.

"Ben gitsem iyi olacak. Daha temel cebirden çalışmam gereken dört tane konum var," omuz silkti. "Reina Moore'dan bir farkımız olmalı. O da zekamız."

Sabır dilercesine bir kez daha gözlerimi devirdim. Gülme zahmetine bile girmek istemiyordum. Çünkü haksız olduğunun -en azından bu lisede kalmaya devam ettiğimiz sürece- farkında değildi. Büyük ihtimalle de dönem sonu balosuna kadar da olmayacaktı.

Çünkü bizim okuldaki erkeklerin zeki ya da farklı kızlardan hoşlandıkları falan yoktu. Hepsinin aradığı şey güzel kalçalar ve memelerdi.

Üzülerek söylemek zorundaydım ki; çok da zayıf bir kız olmamama rağmen tanrı bana ikisinden de bahşetmemişti. Bu yüzden aralarından direkt elenmiştim.

Fakat Cassie öyle değildi, lanet olası Cassie. Rachel McAdams'a çok benziyordu, dolayısıyla onu betimlememin bir anlamı yoktu. Ama ben ise sadece yavru ve beklenmedik bir yağmurda ıslandığından son derece rahatsız olan bir köpeğe benziyordum.

You Belong With Me || hoodWhere stories live. Discover now