Bölüm 28

2.6K 213 81
                                    

Cuma gecesi Calum'la aramda geçen her şeyi virgülüne, noktasına kadar Cassie'ye anlattıktan sonra en yakın arkadaşım uzun bir süre boyunca yüzüme aval aval baktı. Şaşırdığı için mi böyle bakıyordu yoksa Calum'a daha fazla şey söylemem gerekirken unuttuğum yerler var diye mi bakıyordu pek çözememiştim. Ama Cassie'nin bu yüz ifadesi bana ne yapmam gerektiği konusunda bir ipucu vermiyordu.

En sonunda Cassie, dudaklarını öfkeyle büzüştürüp elindeki voleybol topunu uyluğuma attı. Hatta düzeltmek gerekirse resmen fırlattı.

Yaptığı şeyi kesinlikle öngöremediğim için şok olmuştum. Dudaklarımdan iniltiyle karışık bir şaşkınlık nidası döküldüğünde dehşete düşmüş bir ifadeyle Cassie'ye bakıyordum. Beden eğitimi dersindeydik ve herkesin antrenmanı kapalı spor salonunun içindeydi. Calum, Michael ve Luke, spor salonunun bizden en uzak köşesinde serbest dolaşan futbol takımı üyelerinin arasında oturuyordu ve koçun dersin başından beri kızlara garezi varmış hepimizi voleybol oynatmaya zorluyordu.

Cassie'nin topu bana hırsla fırlatmasıyla birkaç kişi dönüp bize baktı. Neyse ki Calum bunlardan birisi değildi. Beden eğitimi kıyafetlerimiz okulun adının yazılı olduğu mavi-siyah bir şort ve tişört takımı olduğu için, Cassie topu bana fırlattığı zaman açıkta kalan bacağım yanmıştı.

Uyluğumu ovuşturarak "Bunu neden yaptın?" diye sordum Cassie'ye. Canım gerçekten de acımıştı, Cassie'nin eli tahmin ettiğimden de ağırdı.

"SEN TAM BİR APTALSIN!"

"Sakin ol—"

Cassie bunların hiçbirinden hırsını alamamış gibi yetinmeyip topu diğer uyluğuma fırlattı. Koskoca spor salonunun içinde en yakın arkadaşımın gazabından kendimi koruyabilmek için köşe kapmaca oynamak tercihlerimin arasında değildi ama Cassie o anda neye olduğunu anlamadığım bir şeye gerçekten de çok fazla kızmıştı.

"Ah— kes şunu! Anlamıyorum," durması için Cassie'nin elini tuttum. "Nereyi yanlış yapmış olabilirim ki ben?"

"Bana sadece şunun cevabını ver ve ben de kafanı spor salonunun ısıtıcılarına sokmayıp canını bağışlayayım."

Cassie ve ben koşuşturmaktan, hızlı hareket etmekten tamamen nefes nefeseydik. Dört yıllık lise hayatımızın hiçbir beden eğitimi dersinde bu kadar hareket ettiğimizi hatırlamıyordum doğrusu. Ben daha çok ondan kaçmak için, en yakın arkadaşım ise beni hiç kimsenin bunu yaptığını görmeyeceği bir köşede sıkıştırıp yakalayarak voleybol topuyla canıma okuyabilmesi için.

"Tamam, sor hadi," dedim nefes nefeseyken. Top çarpınca yanan uyluklarımın acısını unutmaya çalışıyordum ama cildim hassas ve fazlasıyla beyaz olduğu için Cassie'nin topu tenimin üstüne indirdiği yerler saniyesinde kızarmıştı. Bir sürü toplu iğne o yuvarlık kırmızı bölgeye batırılıp tekrar çıkarılıyormuş gibiydi.

"Gerçekten, ondan hoşlanmaya başladığın zamandan beri Cuma gecesi gibi bir gecenin gerçekleşmesi için hayal kuruyorsun. Sana ciddi anlamda bir adım atmasını bekliyorsun ve iblis herif sonunda sana bu adımı atıyor, yanlış mıyım?"

"Hayır..."

"Ve sen," dedi Cassie işaret parmağını bana doğru kaldırıp. "Sen ise onun seni öpmesine izin vermiyorsun, öyle mi?"

Genzimi temizledim. Çünkü o anda yapabileceğim en iyi tepki bundan başka bir şey olamazmış gibi gelmişti. Gözlerimi kaçırmak istedim ama Cassie'nin gözleri oldukça delici bakarken sanki aksini yapmam, yani ona suçluluk duyarak bakmayı sürdürmem için beni zorluyorlardı.

Cassie şaşkınca gülerek bir nefes verdi. "Yani konuşma başında sana şaşırt beni demiştim ama bu kadarı da cidden pes doğrusu."

You Belong With Me || hoodWhere stories live. Discover now