Bölüm 51

2.3K 120 71
                                    

Kütüphanede yaşadığımız o olaydan sonra kendimi atabileceğim en yakın yer olmasının yanı sıra, kimse tarafından rahatsız edilmeyeceğimden ve bulunamayacağımdan emin olduğum malzeme odasının içerisinde yarım saatimi geçirdim.

Kendimi odanın içine kapattığım ilk birkaç dakikam, son yirmi dakikada yaşadığım şeylerin hızını kavramaya çalışırken dikkatimi dağıtmasın diye gözyaşlarımı engellemekle geçmişti. Kendimi sıkıyor, avuçlarımın içlerine parmaklarımı kapatıp etime tırnaklarımın gömülmesine izin vererek genzimi yakan o hissi yutmaya çalışıyordum.

Fakat eninde sonunda çalışmalarımın hepsi büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Calum'un benden sadece birkaç saniye sonra kütüphaneden dışarıya çıktığını ve bana yetişebilmek, beni bulabilmek için adımı seslenerek uzun koridorda dolaştığını yankılanmalardan işitmiştim. Bu malzeme odasını çoğu öğrenci bilmediği için, doğal olarak Calum da beni burada bulabileceğini o telaş anında düşünemeyeceğinden aceleci adımlarının odanın dibinden direkt geçişini sessizce dinlemiştim. Uzaklaşmasını beklerken bütün hıçkırıklarımı dudaklarımın üzerine kapattığım küçük, iç kısmı tırnak izlerimden kabuklar bağlayan avucuma doldurmuştum. Calum'un gittiğinden ve beni okulun başka bir yerinde aramaya devam ettiğinden emin olduktan sonra da, gözyaşlarımla birlikte her şeyi serbest bırakmıştım.

Her şeyin, hem de hissettiğim her şeyin midemin bulanmasına neden olacak kadar serbest kaldığı bir yarım saat geçirmiştim o karanlık, deterjan kokulu odada.

Daha önce hiçbir şey elimde patlamamıştı. Çok büyük başarısızlıklar yaşamamış, özellikle sonuç vermesini istediğim en ufak bir şeyde bile hayal kırıklığına uğramamıştım. Tüm bunlar hayatımın mükemmel olduğunu göstermiyordu fakat yine de iyi olmasını istediğim şeyler uğruna çabaladığımın bir kanıtıydı.

Şimdiyse sanki bunun bilincinde olmadan, her şeyi olduğundan daha da berbat etmek için özellikle uğraşmışım gibi elime yüzüme bulaştırmıştım.

Calum'la bir daha nasıl konuşabileceğimi bilmiyordum. Luke'tan söz etmek bile istemiyordum. Artık her şey tamamiyle mahvolmuştu ve tüm bunların bu hale gelmesine neden olan kişi bendim. Ben ve benim aptal bencilliğim yüzündendi. Annemi bir başkasıyla beraber görmenin acısı gözümü karartmış, bana yapmayı asla düşünmeyeceğim bir şeyi yaptırmıştı. Beni zamanla bir el bombası haline getirmişti ve piminin ne zaman çekildiğinden bile haberdar değildim.

Bomba az önce patlamıştı, benimle birlikte etrafımdaki iki kişinin de canını acıtmıştı.

Mide bulantımın geçmesi için malzeme odasında biraz daha saklanmak istemiştim. Ama içerideki yoğun deterjan ve kullanılıp kapağı öylece açık bırakılmış çamaşır suyunun kokusu bunun için uygun bir ortam oluşturmuyordu. Midemdeki çalkalanma hiç durmadan devam ederken avuçlarımı yere yasladım ve hıçkırıklarımdan soluk soluğa kalmışken gücümü toplamaya çalışarak ayağa kalktım. Diz kapaklarımda kuvvet olmamasına rağmen ayaklarım yere basana kadar kendimi zorlamıştım.

Malzeme odasının kapısını hafifçe araladım ve dışarıyı, yani koridoru kontrol ettim. Hiç kimsenin olmadığından emin olduktan sonra da sırt çantamı aldığım gibi okulun çıkış kapısına kadar sessizliğimi koruyarak adımladım. Temizlik malzemelerinin kokusu hala burnumda tazeydi. Dışarı çıkana dek attığım her adımda çamaşır kokusunu duyumsuyor, kendi kendime midemin daha da çok bulanmasına neden oluyordum. Ancak binanın içinden çıkıp, temiz havayı tadan ciğerlerim burnumdaki kokuyu zamanla hafifletecek kadar güçlü gelmişti.

Bahçeye çıktıktan sonra kimseye görünmeden eve gitmeye karar verdim. Bu, okulu ikinci kez kırışımdı. İlkinde Calum beni New York'a götürmüştü, hayatımın en güzel günlerinden birisiydi. Şimdi ise...

You Belong With Me || hoodOù les histoires vivent. Découvrez maintenant