sokak çocuğu

21 13 36
                                    

Bizim aşka bağlılığımız bir sokak çocuğunun hayata bağlılığı gibiydi.
Zordu bizim sevdamız.
Sahipsizdi bizim aşkımız.
Hırçındı bizim susmalarımız.

Ben ne onun geceden daha siyah o muhteşem gözlerini sevdim,
Ne de her seferinde kaşlarına arz-ı endam ettiren uzun kirpiklerini.
Ben onun hoyrat bakışlarının ardındaki masum kız çocuğunu sevdim.

Doğduğumdan beri ölümden korkmayan ben,
O bir kez gülerse öleceğim diye  korkardım,
Kalp atışlarım bu kadar heyecanı kaldıramazdı.
O da ben ölmeyim diye gülmezdi kolay kolay.

Esmer teninde sanki aşkın bir rengini taşıyordu.
Sanki aşık olmak için yaratılmıştı.
Ellerini her tuttuğumda yanardı ellerim kor alev gibi.
Kan ter içinde kalırdım her dokunduğumda esmer tenine .
Ilık  nefesini ne zaman hissetsem ciğerime  çekerdim boğulurcasına.
Genzim yanardı, cigerim kanardı.
O nefesin ateşinden yinede çekerdim ölürcesine.

Her sözü şiir gibiydi sanki...
Sanki o konuştuğu zaman her kelime her harf içime içime işlerdi.
Sanki sesinin tonunda bile aşk vardı
           
                 

Ve sonra...
Ansızın gitti bir gün.
Ne  bir veda ne bir elveda .
Nede bir mektup.
Sadece gitti
Hic birşey demeden gitti.

Beni kara bahtımla baş başa bırakıp gitti.
Bahtımdan daha siyahtı gözleri belki ama acımadı bana öylece gitti.
Sokağa terk edilmiş bir çocuk gibiyim onun ardından.
Hoyrat bakışlarımla bakıyorum dünyaya.
Binlerce yara olsa da sırtımda, içimde, vücudumun her yerinde.
Göstermiyorum kimseye eksik parçalarımı.

O yüzden yağmurları beklerim ağlamak için...
En iyi onlar saklar benim gözyaşlarımı.
En iyi onlar anlar kimsesizliğimi.
En iyi onlar bilir bu hoyrat bakışlarımın ardında, sevgiye muhtaç, kimsesiz, ağlayan bir sokak çocuğu olduğunu.

Ve bir gün öldüğümde...
Dokunmayın cesedime... 
Bırakın yağmurlar ve sokak çocukları kaldırsın cenazemi...

Ölüm senfonisi Where stories live. Discover now