18

8.4K 507 23
                                    

"Yemek mi yesek, ben çok acıktım." dedim Rüzgar'a. Amacım çok farklı aslında. Hani yemek yedikten sonra tahlil falan yapamıyorlar ya. Ondan yani. İğneden korkmamla falan hiç alakası yok yani 

Vallah ya!

"Önce bir hastaneye gidelim, sonra istediğini alacağım sana." dediğinde kollarımı göğsümde bağlayıp küçük bir çocuk gibi siniri bozuk bir edâyla dudaklarımı büzdüm. Kesin hastanede iğne yapacaklardı. Hatta o pis doktor da kasıtlı olarak acıtarak batıracaktı o iğneyi koluma.

"Reçeteye iğne yazarlarsa ülkeden kaçarım." dedim sesimi titreterek. Ağlıyor imajı vermeye çalıştım biraz. Çünkü biliyordum ki, Rüzgar bana kıyamazdı. Aklıma da üzücü hayvan videolarını getirip gözlerimin dolmasını sağlarken Rüzgar arabayı sağa çekip bana dönerek yanaklarımı avuçları içine aldı ve başımı kendine çevirdi yavaşça.

Alnını alnıma dayayıp doğrudan gözlerime bakarken parlayan kahve gözlerindeki ince duyguyu yakaladım.

Acı...

Onu böyle görmek, hayvan videolarından daha kötü bir his bırakırken sol gözümden akan bir damla, onun yanağımdaki eline düştü.

"Geceleri ateşin çıkıyor Rüya. Bazen kabusla uyandığın günler oluyor. Durduk yere burnun kanıyor, sürekli yorgunsun. Fark etmediğimi mi sanıyorsun?" dedi. Onun da gözleri dolmuştu. "Gözümün önünde acı çekiyorsun ve ben hiçbir şey yapamıyorum. İçim gidiyor." Sesi titredi dostlar. Sevdiğimin o güzel sesi titredi. "Acını dindiremiyorum ama en azından bırak yanında olayım, acını azaltayım."

Yutkundum.

Bana bak kalbi güzel adam.

Ömrüne ömrüm ediğim adam.

Çektiğim acıya savaş açan adam.

Bakışlarına ömrümü verdiğim adam.

Sevdiğim adam...

Sakın bırakma beni.

Çünkü çok sevdi bu kalp, senin kalbini.

Tümör《Final》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin