43

6.1K 432 239
                                    

Dünya ne garipti değil mi?

Onunlayken dünyanın en güçlü insanı, onsuz savunmasız bir erkek çocuğuna dönüşüveriyordum.

Hayat ne garipti değil mi?

Sürekli en sevdiklerimle sınanıyordum.

Ben ne gariptim değil mi?

Hasta bir kısa aşıktım.

Hastalığıyla hasta eden bir kıza.

Her gün çektiği acılarla kalbime mızrak saplayan bir kıza.

Ruhumu her saniye tüketen bir kıza..

Tüm bunlara rağmen tek kelimesine muhtaç olduğum bir kıza..

Başka kelimem yoktu ki söyleyecek.

Kalbin kelimeleri olmazdı ki..

Bak, bulutlar kapatmış yine gökyüzünü. Sen seversin...

Gelsene buraya.

Şiir olsana, hayatıma..

Bak, yine çok özlemişim seni.

Kapı önünde duran görevliye başımla selam verip mezarlıktan içeriye adımımı attım.

Ben küçükken çok korkardım mezarlıktan. Neden bilmem ama her zaman çok ürkütücü gelmişti bana. Oysa şimdi, diğer her yerden daha huzurlu geliyordu bana.

Oysa kalbi atanlar ölüymüş bu hayatta.

Oysa durmuş kalpte de yatarmış büyük aşklar.

Yerini adım gibi bildiğim mezarın önünde diz çöküp toprakta gezdirdim elimi yavaşça.

Toprağı bile ayrı güzeldi.

Ben bıktım artık biliyor musun.

Sürekli birilerini kaybetmekten, hep arkada bırakılan olmaktan bıktım.

İstemiyorum artık.

Yoruldum...

Dayanamıyorum.

Ellerimi açıp dua ettikten sonra, elimdeki su şişesini mezarın toprağına döktüm iyice. Çiçek açardı belki.

Onun kadar güzel olmasa da, güzel bir çiçek açardı bence.

"Çok özledim biliyor musun?" dedim sessizce. Kimse yoktu etrafta ama, sesli konuşacak gücüm bile kalmamıştı sanki. Sahi, insan nasıl yorulurdu ki? Ben son 2 aydır yorgundum çünkü. Ben son 2 aydır ruhumu öldürüyordum çünkü.

Ben son iki aydır ölüydüm çünkü.

Ölüler yorulur muydu ki?

"Belki yukarıdan izliyorsun beni. Özür dilerim, bu kadar bitik olduğum için. Elimde değil, üzgünüm."

Mezarın yanına uzandım, aynı ağırlıkta. Zaman akıp geçse de, ben inadına yavaştım. İnadına gücüm kalmamıştı.

Yanağımdan süzülen bir damla hissedince, dokunmadım hiç. Şakağımdan akıp saçlarımın arasında kaybolurken arkasında bıraktığı iç gıdıklayıcı hissi görmezden geldim.

"Eskisi gibi değilim artık. Herşeye beliren çocuksu kahkahalarım yok mesela. Uzun ve içli ağlayamıyorum artık. Anlatmaktan yana olmadığım gibi, belli etmekten de çekiniyorum. Kimsenin beni anlamayacağını biliyorum.."

Ve bir damla daha aktı diğer gözümden. Boğazımda derin bur yumru, konuşmamam için zorluyordu beni sanki. Bedenim bile anlatmama karşıydı.

Bedenim bile yaşamaktan bıkmıştı.

"Anne... Annem.. Bazen yokluğun çok belli oluyor biliyor musun? Böyle elini tutmak istediğim anlar oluyor. Başımı okşayışına hasret kaldığım anlar, azarlama biçimini bile özlediğim zamanlar var. Babamı çok hatırlamıyorum ama böyle bir eksiklik oluyor içimde."

Gülümsemeye çalıştım.

Gözlerimden gözyaşları akarken ben gülümsemeye çalıştım.

Annem görürse üzülür.

"Onunla tanıştıktan sonra çok toparlamıştım ben biliyorsun." dedim ve elimi annemim toprağının üzerinde gezdirdim. "Şimdi içim gidiyor annem. Rüya orada acı çekiyor ve ben birşey yapamıyorum. Lütfen sen dua et. Rüya iyileşsin yalvarırım. O bari bende kalsın."

Yağmur yağmaya başladı o saniye. Sanki annem beni duymuş da, cevap vermiş gibi...

"Söz veriyorum, ona çok iyi bakacağım. Lütfen o benden gitmesin. Buna dayanamam anne. Onun yokluğuna dayanamam!"

Ve ben yıllar sonra ilk defa bağıra bağıra ağladım.

"Onsuz olmaz! Onsuz yapamam."

Çünkü giden olmak da zordu, kalan olmak da. Bir insanın umutsuzluklarla dolu kalbi filizlenmeye başladıktan sonra tekrar ölüme mahkum kalırsa o kalp daha fazla atmazdı.

"Benim canımı al, ama o daha fazla acı çekmesin. Yalvarırım! Dayanamıyorum artık."

Tümör《Final》Donde viven las historias. Descúbrelo ahora