26

7.2K 421 27
                                    

"Al işte, şu yaptığına bak." dedim sinirle elimdeki bıçağı bırakıp Rüzgar'a doğru yürürken. "Dokunma dedim sana. Bir kere de beni dinlesen şaşıracağım."

"Abartma." diyerek kehribar gözlerini devirdi. Su bardaklarını masaya taşırken bir tanesini yere düşürüp kırmıştı ve ona dokunmamasını söylememe rağmen toplamaya çalışmış, ardından da elini kesmişti. Kanı görmemle içimde acı bir his baş göstermişti.

"Derin kesmiş." derken kanayan parmağını avcumun içerisine alıp kanı durdurmaya çalıştım. Canı acıyor muydu ki? Çok kanıyordu, canı acımış olmalıydı.

Acımasın..

"Önemli birşey değil, alt üstü küçük bir kesik."

"Ne demek önemli değil." diyerek sinirle baktım gözlerine. "Şuna bak hala kanıyor. Derin kesmiş, dedim sana dokunma diye. Boşuna mı konuşuyorum ben burada? Bir bildiğimiz var ki ko-" derken lafımı kesen Rüzgar'ın alnıma değen dudaklarıydı. Alnıma kısacık bir öpücük kondurup alnını alnına yasladıktan sonra içimdeki sinirin, korkunun, ve öfkenin birden uçup gittiğini hissettim.

Vay anasını sayın seyirciler. Bu çocuğa sinirli kalmak da mümkün değildi.

"Bak durdu kanaması." diyip hala avuçlarım arasında olan elini gösterdi. Bakmak istesem de gözlerinden çekemedim gözlerimi. "Hiç korkma bundan sonra. Üzülme, sinirlenme, endişelenme. Bundan sonra seni sadece mutluyken görmek istiyorum. Sen üzülünce içim gidiyor."

"Ya sen ne biçim birşeysin." dedim gözlerine bakarak. Ben gülümseyince o da gülümsedi. Gülüşü benim gümüşümde can buldu sanki.

"Ya sen ne güzel birşeysin." dediğinde gözleri gözlerimin derinlerinde kaybolurken kehribar gözleri beni içine çekti sanki. Elinin kanadığını hatırlayınca bu büyülü diyardan gözlerimi ayırıp ayağa kalktım ve onun da kalkmasını sağladım. Çeşmeyi açıp kanlı parmağını yavaşça yıkarken üstten üstten bakan Rüzgar'a bakmadım. Biliyordum ki baksam gözlerimi bir daha ayıramayacaktım. Garip bir çekim vardı onun gözlerinde. Bu çekimi başkasının hissetmesinden korktum.

Çeşmeyi kapatıp Rüzgar'ın elini kazağımın koluyla kuruladıktan sonra çekmeceden bir yara bandı çıkarıp dikkatle kesik yere yapıştırdıktan sonra yara bandının üzerinden hafifçe öpüp yüzüne baktım.

Hafif tebessümüyle yüzümü incelerken gülümseyip yüzümü avuçları içine aldı.

"Bana çocukmuşum gibi davranman bile hoşuma gidiyor." dedi. "Bazen uzaydan gelen ve dünyalıları etkisi altına almaya çalışan bir uzaylı olduğunu düşünüyorum." dediğinde seslice güldüm.

"Ama bak." diyerek burnumu tuttum yüzümden eksilmeyen gülümsememle. "Benim burnum var, uzaylı olsaydım burnum olmazdı."

Güldü.

Söylediğim şeyin saçmalığına mı, yoksa burnumu tuttuğum için garip çıkan sesime mi bilmiyorum ama o güldü.

Ve benim içim gitti...

Medya benim şu anki modumu temsil ediyor. Grip oldum ve ben grip olunca garip davranan insanlardanım. Mesela bugün sınıfta horon teptik.

Neyse bu konuya girmeyeceğim kafamın içinde cırcır böcekleri ötüyor. Hepinize bol cırcır böcekli- Pardon, yani bol sağlıklı günler diliyorum. Bir dahaki bölümde görüşürük.

Tümör《Final》Where stories live. Discover now