3.Bölüm 🐝

13.7K 834 50
                                    

Aycan sabah başında bir ağrı ile gözlerini zar zor açmaya çalışarak uyandı . Yatağın içinde doğrulup güneşin odasına vuran yansımasını bir süre sebepsiz bir şekilde boşluğa bakar gibi izledi.
Kafası karışmıştı kardeşine nasıl bir tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu.
Hayatı boyunca erkeklerin kendilerini kadınlardan üstün görmelerine kadınları ezmelerine dayanamayan kız kardeşi yüzünden ezilen Hatice ve yeni gelecek kuma kız için ise ayrı üzülüyordu.
Yıllardır süre gelen bu kısır döngüyü kimse değiştirmek istemezken bir küçük Aycan tek başına nasıl yapacaktı.Hem kızgın olsa da Berfin'i tek kardeşini de çok özlemişti .
Kardeşinin Kozan konağından ,baba evine gelip bu evden gelin  çıkmasını o da istiyordu ama onun yüzünden gözyaşı akacak olan kadınları düşününce vicdanı sızlıyordu.
Yataktan  başındaki ağrıya ve yaşanan ve yaşanacak her şeyi sırtlanacakmış gibi güçlü hissederek  kalktı yüzünde nedensiz bir gülümseme ile  banyoya gitti işini kısa sürede halledip aynanın karşısına ne giysem diye geçti.
Dolaptan çıkardığı sarı elbisesini giymeye karar verdi.
Annesi elbisesinden pek memnun olmayacaktı ama Aycan seviyordu böyle giyinmeyi , saçlarını da tepesinde toplayıp odasından çıktı.
Deli gibi sevdiği ama kalmaya katlanamadığı baba ocağını aslında çok özlemişti.
Dilini tutmayı becerebilse belki topraklarında da yaşayabilirdi fakat kadınlara yapılan ikinci sınıf muameleye katlanamıyor savaşmak istiyordu . Ne yazık ki Aycan'ın da Don Kişot'tan farkı kalmıyor yenemeyeceği bir savaştan yel değirmenlerinden olabildiğince uzağa kaçıyordu.

Evinin kokusu bile bir başka güzeldi derin bir nefes alıp içine çekince unuttu bütün mutsuzluk veren sebepleri ...
Oysa hayat güzeldi , memleketi masallar ülkesindeki en güzel prenses bile olabilirdi.

Merdivenlerden aşağı yemek katına inerken giriş kapısındaki kadınların oluşturduğu, ağıtlar yakan kalabalığı farkedip hızla inmeye başladı.

Kardeşi Berfin'i kalabalık arasında  görünce onunda gözleri doldu . İçinde tuttuğu kırgınlığı da kızgınlığı da adeta buhar olup uçtu.
"Küçüğüm " diye koşarak kardeşini kollarının arasına aldı.
Berfin ise ablasının gözlerinin içine bakamadan derin bir iç çekti .

"Ablam affet , ben senin gibi olamadım, sana layık olamadım ."derken dudaklarının arasından bir hıçkırık koptu  ağlayarak ablasının kollarına iyice sokuldu  .
Aycan kardeşinin iç çeken haline dayanamayıp soracağı hesaplardan , kızmaktan her şeyden vazgeçti .
Kime neyin hesabını soracaktı ki !
Sevmek ne zaman suç olmuştu ?
Birini ölümüne sevmek başkalarını görmemek ne zaman hata olmuştu ? Kim sevdiğine kavuşmak için çabalamaz engelleri aşmak istemezdi ki !
Derin bir nefes alıp içinden söylendi .
'Bizim sevdamıza engel koyanlar ,kadınları kızları yok sayanlar utansın !'

Kardeşinin saçlarını okşadı gözünden akan yaşları sildi.
"Neden yaptın demeyeceğim ,diyemiyorum hiç bir şeyin hesabını da  sormayacağım korkma , olan oldu artık  . Bazı şeyleri değiştirecek gücüm yok . Bunu şimdi çok daha iyi anladım." deyip merdivenlerin başında sessiz sessiz ağlayan yengesi Hatice'ye mahçup bir şekilde baktı.
Hayatı , kaderi değişen kadına hiç kıyamıyordu.
Kardeşinin huzur veren melodik sesi ile bakışlarını Hatice'den zor zor kopardı.

"Bende böyle olsun istemedim abla . Mutluluğum için abim kurban olsun istemedim yemin ederim . Ben ,biz sadece çok sevdik ." Deyince Hatice sinirli bir şekilde Berfin'e bağırdı.
"Sen sadece abini kurban etmedin Berfin , sen en çok beni kurban ettin. Hayatı boyunca sevilmeyen Hatice'yi kimsesizliğe uçuruma ittin. Şimdi git sen aşkını doya doya yaşa , ben kendi kaderime ağlarım."
Kız ağlayarak yengesine bakarken Aycan karşısındaki kadına sesini çıkaramadı ne dese ne söylese sonuna kadar haklıydı.
Birlikte büyümüşler bu avluda birlikte oyunlar oynamışlardı.
Hatice, anne ve babasını kaybedince içine kapanmış sessiz biri olmuştu.
Küçükken Aycan'ın ablası, koruyucu meleği olan kız anne ve babası ölünce kimseyle iki üç kelimeden fazla konuşmaz olmuştu.

Bir Uzun Yoldan Geldim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin