41.Bölüm Hazal

8.8K 843 52
                                    

Hazal , gözlerini açtığında yanındaki yastığın hiç bozulmadığını görüp derin bir iç çekti.
Bilal'in kalbini o kadar kırmış olmasına rağmen adamın bütün gün eve gelmeyişine içten içe üzüldü.
Yataktan yavaşça kalkıp , odaya vuran güneş ışığının yere yansımasını boş bakışlarla bir süre izledi.
Ne yapması nasıl davranması gerektiğini artık bilmiyordu.
Evliliği kabul ederken başına bunların geleceğini hiç düşünmemişti.

Kendisini beğenmeyen, ömrünün sonuna kadar da ona bakmayacak adama gün geçtikçe kapılıyordu.
Kalbini yakan acının sebebinin Bilal'in söylediği sert sözler olmadığını bilecek kadar aklı yerindeydi.
Kabul etmek istemediği gerçekle omuzları düştü .
'Keşke farklı bir Hazal olsaydım ! Sen farklı olsan ne değişecek ! Adam sana çöpünü bile atmaz . ' diye kendi kendine söylendi.
Bilal ondan belkide bütün kadınlardan nefret ediyordu.
Hazal bu düşüncelerle yataktan kalkıp banyoya girdi. Öğleye doğru çalan telefonu ile arayan kişiye şaşırarak açtı.

Bilal hastanede Mirza'nın yanında bütün gece beklemişti.
Yaşadıkları zor günlerde düşman ailenin çocukları olsalar dahi onlar arkadaş olup başlarındaki beladan birbirlerine destek olarak kurtulmuşlardı.

En azından bugüne kadar hepsi kurtulduklarını sanıyorlardı.

Halil ağanın ,yatalak kalması kaçakçılık işinin bitmesini sağlasa da bu işin içinde daha büyük balıklar vardı.
Halil Kozan sadece bir piyonlardan biriydi.

Ali ve Mirza doktorun yanına gidip Aycan'nın uyanması ile  bilgi alırken Levent ve Bilal yalnız kaldılar.

Bilal , ne söylemesi artık ne sorması gerektiğini bilmiyordu.
Sadece kendi ailesinden geri kalanlar için korkuyordu.
Kardeşlerini ve kabul etmesede Hazal'ın da başına bir şey gelme ihtimalini düşünmek adamın nefesinin kesilmesine neden oluyordu.

"Bu iş uzun sürecek , devamı gelecek değil mi komiser ?"
Levent'in susması ile cevabını alan Bilal artan endişesi ile acı çeken Mirza'nın yanına doğru yürüdü.

Şu an tek önemli olan Aycan'ın uyanması , Mirza'nın eski neşeli haline dönmesiydi.
Bir günde adamın bu hali bile ona tuhaf geliyordu.

Mirza Karaaslan , öyle bir adamdı ki ; öfkesi dağları delecek kadar büyükken aynı zamanda, insanın yüzünü aydınlatacak kadar da doğal komik biriydi.
Onun etraflarında Aycan ile evleneceğim , engel olamayacaksınız haykırışlarını bir günde özlediğini farketti.

"Durumu nasıl ?" Diye soran Levent'e öfke ile bakan Ali'nin tavrının sebebini anlamayıp yanlarında durdu.
İki adamın arasında çok sohbet olmasa da bakışlarındaki öfke kıvılcımlarının nedeni anlamadı.

Mirza'yı rahatlatmak için yanına geçip  usulca oturdu.
Elini adamın dizine koyup destek olmak istedi.
"Doktor ne dedi ?"
"İlaçları kesmişler uyanması gerekiyormuş artık . Bekleyecekmişiz . Kolaydı böyle eli kolu bağlı beklemek !"

"Sakin ol her şey iyi olacak . Aycan  , benim kardeşim güçlüdür. Evel Allah bunuda atlatır."

Levent konuşan adamların sohbetini bir süre sessiz sessiz dinledi.
Mirza'nın dünden sonra biraz olsun sakinleştiğini görünce sorması gereken soruları sormak istedi.

"Sen biraz daha iyiysen , konuşsak iyi olacak Nasıl oldu bu iş ? Bana anlatmalısın."

"Rahat bırak beni , Aycan uyanıp ,gözlerimin içine bakana kadar sormayın bana böyle şeyler !"

Levent ,kendisine sinirle bakan Ali'nin takındığı tavrı önemsemedi.
Mirza'nın karşısına geçti.

"Bak üzgünsün anlıyorum seni ama yardım etmek zordasın. Eğer  kaçakçılık işi ile ilgili bir gelişme ise hepimizin ailesi tehlikede anlıyor musun ? Bir tek Aycan değil .
Benim oğlum , Ali'nin ailesi , Bilal'in karısı hepsi bir şekilde tehlikede .. Sakin olup anlat artık nasıl oldu ? Kaç kişiydiler ! Yüzlerini göre bildin mi ? Hem bunu yapmak zorundayız bana konuşmazsan başka bir polis memurunu görevlenderecekler zaten ."

Bir Uzun Yoldan Geldim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin