7) Dönülmez Yollar

18K 821 49
                                    

Genç kadının sözleri, perişan hali, adamın tüm sağduyusunu alıp götürdü. Demir bir anda çılgına döndü, odanın içinde deli gibi dolanıyor, derin derin soluklar alıp veriyordu.
"Leyla unut bunu bırakmam seni, ölürüm de bırakmam. Bak buradan beraber gideceğiz, zamanı gelince ikimiz kurtulacağız bu kargaşadan, şimdi beni bırakamazsın, gitmene izin vermem, güzel karım yapma! Dünya bir yana sen bir yana, senin için vazgeçemeyeceğim hiçbir şey yok."
Bir an durdu, düşünüyordu...tekrar konuşmaya başladığında sözleri kararlı ve sertti.
"Tamam gidelim o halde, bu kez beni kimse durduramaz, ezer geçerim. Leyla gideceksen şimdi birlikte gideriz, yoksa gitmene izin vermem..asla izin vermem."
Leyla gözyaşları arasında başını iki yana sallayarak, acı dolu sesiyle yakarışlarına devam etti.
"Demir...senin sorumlulukların var, bırakıp gidemiyorsun, ama benden bunu isteme ne olur. Yanında başka bir kadın varken yapamam, kabul edemem, seni paylaşmamı, böyle yaşamamı nasıl istersin? Ölürüm, yapma..Demir, beni diri diri bu konağa gömme yalvarırım. "
"Yok! Başka kadın yok benim için, olamaz! Olmayacak, bu göstermelik bir durum sadece, daha fazlası yok " kocasının sözleri kadını ikna etmekten çok uzaktı, biliyordu bu işin sonu kötüydü.
"Demir makul ol, bu imkansız sende biliyorsun, genç bir kadının daha kocası olacaksın. Seni yanında isteyecek, mecbur kalacaksın, zamanla alışacaksın. Dayanamam buna, anla beni, bırak gideyim. Aşiret çocuk istiyor, bizim henüz bir bebeğimiz yok, o kadınla bir çocuk sahibi olmanı isteyecekler. Şimdi buna zorlayan düzen, sonra buna zorlayacak. Anla beni..kolay mı sanıyorsun? Seni böyle severken bırakmak, başkasının kocası olmanı kabul etmek, kalbim acıyor Demir, göğsüm ağrıyor. İçimi oydular Demir dayanamıyorum artık." Sesi sonlara doğru giderek kısılmış, son sözcüklerini güçlükle fısıldamıştı. Leyla hıçkırıklara boğuldu,
Demir karısına tekrar sarıldı. Şimdi genç adam da hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. İki biçare gözyaşları akmaz olana kadar ağladılar, Demir karısını kaybetme korkusunu dibine kadar yaşıyordu. Daha fazla kendini tutamadı, aniden karısının dudaklarına kapandı, içi acıyordu, yüreğini bir mengeneye sıkışmış gibi hissediyordu. Hüzünlü gözler çaresizce buluştu, belki de son kez, aralarına henüz kimse girmemişken birbirlerinde kayboldular. Gözyaşları birbirine karıştı, sevdalarını fısıldadılar sessizce, ağlamaktan bitap düşen gözler sonunda uykuya yenildi.
Sabah olmuştu ama onlar için artık güneş doğmuyordu, ikisi de ne yataktan ne odadan çıkacak gücü kendinde bulamıyordu. Sanki odadan çıkınca baloncukları patlayacak, gerçek hayat onları yok edecekti, nitekim öyleydi. Demir'in kabul ettiği düşüncesiyle, imam nikahı için her şey hazırdı. Bugün bu iş bitecekti, iki kızında gelinlikleri aynı yerden alınmış, takıları abartılmadan ayarlanmıştı. Zorunlu bir durum olduğundan daha çok Demir'in tepkisinden çekinildiği için sessiz sedasız halletmek taraftarıydı aşiret. Fatma hanım kızının bu şekilde evlenmesini istemezdi ama elinden bir şey gelmiyordu. Hülya ve Ferhat zaten konaktaydı, Fatma hanım ve Mustafa bey gidip adetleri yerine getirecek Esma'yı alıp gelecekti.
Demir öğlene doğru mecburen odadan çıktığında bir oldu bittiyle karşı karşıya kaldı. Ne yaptıysa karısını ikna edememişti, Leyla dünyayla bağını kesmiş gibi suskundu, Demir odaya yiyecek bir şeyler isteyecekti. Avluya indiğinde curcunalı bir telaşın farkına vardı, ardından zılgıt sesleri duyuldu, kızı getirmişlerdi. Gözlerine inanamadı, gelinlik giyen bir kız, kendisine yeni bir gelin gelmişti. Hiç vakit kaybetmiyordu bu insanlar. Çıldırmak üzereydi, Gülsüm'e seslendi, yengesi dolu dolu gözleriyle başı önünde geldi, kayınbiraderinin yüzüne bakamıyordu.
"Yenge, Leyla'nın yanına çık hemen bu tantanayı görmesin, çok kötü durumda, karım buna dayanamaz biliyorum yenge" Gülsüm koşarak yukarı çıktı, Demir sert adımlarla avluya indi. Genç adamın öfkeli sesi avluda yankılandı.
"Ne bu tantana? Bu ne cüret! Zorunlu bir olayı şenliğe çevirmek kimin haddine, bana, karıma hiç saygınız yok mu sizin. Kendi kendinize gelin güvey olmuşsunuz. Ölüm olmasın diye bazı şeyleri kabul etmem sizi yanıltmasın, kimseyi affetmiş değilim. Karımın gözünden akacak her damla yaş için yakarım herkesi, acımam kimseye, eski Demir yok karşınızda. Bitsin bu saçmalık, unutmayın zorunlu bir anlaşma sadece" konağın avlusu aniden sessizliğe büründü, şimdi insanlar kendi arasında fısıldaşmaya başlamıştı.
Leyla kocasının odadan çıkmasıyla kalkmış, banyoya geçmişti, elini yüzünü yıkayıp geri geldiğinde avludan gelen seslerle gene neler oluyor diye düşünerek terasa çıktı. Avludaki manzarayla beyninden vurulmuşa döndü, gözlerine inanamadı. Kocasının yeni gelini gelmişti, beyaz gelinliği üzerindeydi, genç kadının dizlerinin bağı çözüldü, ahşap korkuluklara tutundu. İnatla ayakta kalmaya çalıştı ama nafile, dengesini kaybetti, gözleri kararıyordu, tüm dünyası karardı sonunda.
Gülsüm koşarak odaya girdi, Leyla yoktu, banyoyu kontrol etti, boştu, geç kaldığını anladı. Genç kadının içi cız etti, terasa koştu, Leyla yerde yatıyordu. Başak sarısı saçları kızıl kana bulanmıştı, yanına çömeldi, bilinci yerinde değildi. Gülsüm'ün acı çığlığı konağı inletti. Demir'in içine kor ateşler düştü, deli gibi merdivenlere koştu, odaya ulaştığında açık terası görüp soluğu orada aldı. Genç adam teras kapısında dondu kaldı bir an, karısı başının çevresine yayılmaya devam eden kanlar içinde yerdeydi. Gitmesine izin vermemişti, ölürüm demişti..Demişti değil mi?
Birden teras kalabalıklaştı, birisi akıl edip ambulans çağırdı, Demir bilinçsiz bir halde yatan karısının yanına dizlerinin üzerine çöktü, hareketsiz bedenine sarıldı, elleri kan içinde kaldı, deli oldu, Leyla'nın kanı ellerindeydi. Bilinçsizce sayıklamaya başladı.
"Leyla..Leylam aç gözünü canım, bırakma beni! Yapma bunu bize.. yapma.." bilinçsizce konuşuyor, ağlıyordu. Ambulans geldi, sağlık görevlileri Leyla'yı sedyeye almak için Demir'in kucağından zor ayırdı. Demir karısının ardından can havliyle ambulansa bindi.
"Ne zamandır baygın?" Bilgi almaya çalışan doktora Gülsüm cevap verdi.
"On beş, yirmi dakika oldu sanırım, bulduğumda yerde yatıyordu, yere sert düşmüş olmalı"
"Bilinci hala kapalı, tansiyonu düşük, durumu ciddi olabilir" diye bilgi verdi doktor.
Demir karısının elini sıkı sıkı tutmuş, göğsüne bastırıyordu. Takip etmekte zorlandığı düşüncelerinde boğuluyordu. Karısı görmüştü, o güzel gözler o rezilliği, kocasına telli duvaklı gelen gelini görmüştü ve yüreği kaldıramamıştı. Leyla ilk günden düşmüştü, gitmesine izin vermeyen adam, karısının belki bugün belki yarın ölmesini mi izleyecekti? Demir'in gözünden yaşlar izinsizce akıyordu. Hastaneye girer girmez karısını içeri alıp kapıları kapattılar.
Tüm aile hastaneye koşmuştu, Devran bile sandalyesiyle hastanedeydi, konakta iki yeni gelin ve Ferhat'ı bırakmışlardı, Hülya, ağabeyinin artık iflah olmayacağını anlamıştı. Tüm suç onlarınken acısına Demir ile Leyla yanmıştı. Hülya'nın affı yoktu, vicdanının altında kaldı genç kız, ağlamaktan başka bir şey gelmedi elinden.
Konağa girer girmez yaşanan hengamede, Esma şaşırıp kalmıştı. Nasıl bir şeyin içine düşmüştü böyle, zor olacağını biliyordu ama bu kadarını tahmin edemezdi. Bir kadın olarak kumayı kabul etmenin zor olduğunu tahmin ediyordu ancak Leyla'nın hastanelik olmasını abartılı bulmuştu. Çevresinde benzer hayatları görmüştü, bir şekilde yaşayıp gidiyordu kadınlar bu zor hayatı. Kendisi de güle oynaya gelmemişti elbette. Bu bölgede yirmi yedi yaş evlilik için geçti, daha erken yaşta evlilik nasip olmamıştı. Artık dul kalanlar, kuma isteyenler çıkardı karşısına bundan sonra. Kardeşi için zaten kabul etmek zorundaydı, böyle durumlarda kızların fikri sorulmazdı. Esma böylesi bir zorunluluk olması dışında Demir'i az çok bilirdi, yaşlı bir adamla evlenmektense daha iyi olacağını hayal etmişti. Zamanla işler yoluna girer umuduna tutunmaktan başka çaresi yoktu.
Demir, acil müdahale odasının önünde çılgın gibi dolanıyor, haber bekliyordu. Leyla'nın tomografisi çekilmişti, kafatasında ufak bir çökme vardı, beyin kanaması riski olabilirdi, kontroller devam ediyordu. Hastane giderek kalabalıklaşmaya başlamıştı. Demir hiçbir şeyi farkedecek durumda değildi, tek derdi Leylasından iyi bir haber almaktı. Leyla bir sedye üzerinde müdahale odasından çıkarıldığında rengi üzerindeki çarşaflar gibi bembeyazdı. Demir adeta karısının yanına uçtu, eline uzandı buz gibiydi elleri. Soran gözleri doktoru buldu.
"Durumu ciddiyetini koruyor, bilinci açılmadı, yoğun bakıma alıyoruz, daha yakından takip edilir, kanama artarsa ameliyat gerekebilir."
Adam tüm bu olanlara anlam veremiyordu, hayatı bir anda nasıl bu hale gelmişti. Leyla için deli gibi korkuyordu, tüm bu olanların suçlusu kendisiydi, bu hayat dolu gencecik kızı hayatına almış, kendisiyle birlikte bu bataklığa sürüklemişti, yalvarmıştı genç kadın, "bırak gideyim dayanamam" demişti, tüm bencilliğiyle izin vermemişti ve sevdiği kadın ilk günden bu hale gelmişti.Yoğun bakımın önünde bütün gece bekledi, kimse yanına yaklaşamıyordu, genç adam öfke ve çaresizliğin vücut bulmuş haliydi. Murat anne babasını eve götürmek istediyse de kimse buna yanaşmamıştı.
Leyla'nın ailesine haber uçmuştu, Demir şu anda onların yüzüne bakamazdı, buna gücü yoktu, ancak her yerde böyle işgüzarlık yapacak insanlar olurdu, Kemal gibi, Demir'in her türlü çıkmazından medet umuyordu. Nihayet sabah oldu, hala bir gelişme yoktu, genç adam sabrının sınırlarında dolaşıyordu, gözünü camdan alamıyor, cansız gibi yatan karısına baktıkça kabına sığamıyordu.
Leyla'nın ailesi buldukları ilk uçakla gelmişlerdi, Kemal onları karşılamış, yolda olayları kısaca özetlemişti. Hatice hanımla Mahmut bey olanlara inanamamış, ne yapacaklarını şaşırmışlardı.Ağabeyi Kerem'i zor tutuyorlardı. Genç adam durumu sindiremiyor, saldıracak yer arıyordu. Gözü yaşlı ana babasının şu anda önceliği Leyla'nın sağlık durumuydu. Demir karşısında gördükleriyle dondu kaldı, Kerem ileri atılınca Mahmut bey engel oldu, Demir'in perişan hali gözünden kaçmamıştı ancak kızının bu durumda olması sağduyusunu köreltiyordu, mesafeli bir sesle Leyla'nın doktorunu sordu. Daha fazla yüzüne bakmadı, Demir ne diyeceğini bilemedi eline uzanacak oldu, yüz bulamadı, başını önüne eğip geri çekildi. Aile, doktoru bulmaya gidince, yoğun bakımın kapısına gidip kısa bir an bile olsa karısının yanına girmek için yalvardı. Doktorundan izin alarak beş dakikalığına yanına aldılar. Üzerine kıyafet, eline eldiven vermişlerdi, Leyla hareketsiz yatıyordu, elini tuttu, eldivene rağmen ellerinin soğukluğu içini titretti.
"Canım..biricik sevgilim, aç gözlerini, özledim o bakışları, beni böyle çaresiz bırakma, yapamam Leyla, dayanamam, lütfen bana dön. Affet beni güzel gözlüm, yaşattığım acılar için affet ne olur." diye fısıldayarak yalvardı. Çıkması gerekiyordu, dudaklarını alnına değdirdi. Başına dikiş atılmıştı, güzel saçlarının üstünde beyaz bir bandaj vardı, yüzü solgun, uzun kirpikleri yanaklarına uzanıyor, göz altlarındaki koyu halkaları örtüyordu. Demir çaresiz dışarı çıktı.
Kapının önünde, gözü yaşlı Mahmut bey ve Hatice hanımla karşılaştı, Hatice hanım Demir'e yaklaştı
"Demir, bunu kızıma nasıl yaptın, üzerine kuma getirmekte ne demek, Leyla bununla yaşayabilir mi sanıyorsun, onu sevdiğini sanıyordum. Artık bu evlilikten kimseye fayda gelmez, bırak götürelim onu, doktor durumu ciddi diyor, benim kızım güçlüdür, toparlayacak ama onu burada bırakamam artık."
"Anne bunu nasıl söylersin, Leyla benim karım, nasıl bırakırım onu, bakın durum zannettiğiniz gibi değil, bu formalite bir evlilik, mecbur kaldım. Benim Leyla'dan başka karım yok, olamaz da. Anlamaya çalışın lütfen, bir yolunu bulacağım. Beraber döneceğiz İstanbul'a "
Mahmut bey lafa karıştı bu kez
"Demir, lütfen makul ol, bu durumdan kurtulmanın bir yolu yok, seni suçlamak istemiyorum ama en başından izin vermeyecektin, artık dönülmez bir yoldasın maalesef, o kadını nikahına almışsan bu işin dönüşü olamaz sende biliyorsun, Leyla'yı bırak, kısır de istersen kızım için, umurumda değil, hayatta kalsın yeter. Zamanla kabullenir yokluğunu, fakat öbür türlüsüne rızam yoktur. Kerem'i zor tutuyorum zaten" Demir çaresiz kalmıştı ama direnmeye devam etti.
"Baba lütfen, şu anda karımın durumu böyleyken siz de beni zora sokmayın. Dua edelim iyileşsin, bırakmaz beni Leyla biliyorum."
Öğlene doğru Leyla kendine gelmişti, Demir sevinçten uçuyordu, zihni sanki tüm olanları yok saymıştı, sadece karısının iyi olmasına odaklanmıştı. Akşama normal bir odaya alınacaktı Leyla. Hastanede ki kalabalık azalmıştı, Demir dünden beri eve gitmemişti, Leyla odaya alınana kadar eve gidip duş almak ve üzerini değiştirmek istedi, Leyla'nın kanı vardı kıyafetlerinde. Hazal ve Muratı yoğun bakımın önünde beklemeleri konusunda sıkı sıkı tembihleyen Demir eve doğru yola koyuldu. İnsan beyni kendini korumak için bazı şeyleri unutmayı seçerdi, tıpkı şu anda  Demir'in beyninin evde ki yeni karısını tamamen unutmayı seçmesi gibi. Konakta herkesin farkında olduğu bir gerçek vardı, Demir ağanın yeni karısı, Leyla'nın kuması Esma, çalışanlar dahil herkes bu gerçekle ne yapacağını bilemez hale gelmişti. Son yaşananlar Leyla'nın bu durumu kabullenmesinin çok zor hatta imkansız olduğunu göstermişti. Mustafa ağa ve Fatma hanım bu yoldan dönmenin mümkün olmadığını biliyordu, bu durumu Demir ve Leyla'ya anlatmak, kabul ettirmek şarttı. Fatma hanım, şimdilik biraz zaman verip bekleyecek Leyla toparlandıktan sonra geliniyle konuşacaktı.kadınların kabullenmekten başka yolu yoktu. Leyla'da alışacaktı, zamanla rayına oturacaktı her şey , hep böyle olmuştu, gene olacaktı. En azından Fatma hanım öyle umuyordu.

LEYLA (Tamamlandı)Where stories live. Discover now