29) Çılgın.

23K 1K 814
                                    



Bölümü geciktirdiğim için hepinizden özür dilerim, bekletmeyi hiç istemezdim. Geç de olsa söz verdiğim gibi bölümü bu gece yayımlamak istedim, aceleye geldi. Haliyle çok fazla düzenleme şansım olmadı, hatalarım olduysa affınıza sığınıyorum. İyi okumalar❤️❤️

İçine hapsolduğu karanlıktan sıyrılmak için beyhude yere çabalayıp dursa da göz kapaklarındaki ağırlığa gücü yetmiyordu. Bu kez duyduğu seslere odaklanarak anlamlandırmaya çalıştı, çok fazla ses, çok fazla gürültü vardı. Başında hissettiği ağrı dayanılır gibi değildi, bedeninin her yanından dalga dalga yayılan acıyla bir an nefesi kesilince bilinçsizce inledi. Çevresinde sürekli telaşlı sesler yükseliyor, birilerinin aceleyle bedenini hareket ettirdiğini hissediyordu.

"Ambulans çağırın!"

"Beklemeye gerek yok, arabayla götürelim!"

"Kıpırdatmayın!"

"Kan kaybediyor!"

"Hanımefendi! Hanımefendi! İyi misiniz?"

Tüm gücüyle karanlığa karşı direndi, kendisine seslenen adama cevap vermek istedi, gözlerini açmak istedi ama nafile.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyordu, tekrardan kendisine seslenildiğini duydu, bu kez adını telaffuz eden sese kayıtsız kalamadı.

"Leyla hanım! Leyla hanım.. açın gözlerinizi.."

Bilinci aralıklı olarak gidip geliyordu, nihayet gözlerini açmayı başardığında yer, zaman kavramını oturtmakta güçlük çekiyordu. Etrafına boş gözlerle bakındı, ortama odaklanmayı başardığında bir hastane odasında olduğunu anladı. Yanına yaklaşan beyaz önlüklü adamın doktor olduğunu tahmin ediyordu. En ufak hareketinde zonklayan başını yavaşça çevirdi.

"Leyla hanım.. nihayet uyandınız, merhaba ben doktor Ahmet, kaza geçirmişsiniz, olanları hatırlıyor musunuz?"

Leyla kısık sesiyle cevap verdiğinde doktoru şaşkınlığa uğratacak kadar sakindi.

"Evet, neyim var doktor bey?"

"Sağ kolunuzda cam kırılmasına bağlı derin bir kesik var, estetik olarak dikildi. Kemeriniz takılı olmadığı için çarpma esnasında başınızı ön cama sert vurmuşsunuz, ezilmeler oluşmuş, başınızdaki kesikler dikiş gerektirmiyor. Tomografi çekildi, korkulacak bir durumla karşılaşmadık, boynunuzda zedelenme var, omuzunuzda ezikler var. Velhasıl bedeninizde hayati olmasa da hatırı sayılır yaralarınız var. Yine de ucuz atlatmışsınız, aracınız kullanılamaz hale gelmiş, hayatta kalmanız mucize olmuş doğrusu. Çok geçmiş olsun, bu gece gözlem altında kalın, yarın sabah çıkabilirsiniz. Bu arada kimliğinizden isminizi öğrendik ama, telefonunuz kapalıydı, haber vermemizi istediğiniz kimse var mı?"

Genç kadın bir anda sabah olanları hatırlayınca başını iki yana sallayarak reddetti. Demir, sürekli arayınca telefonu tamamen kapatmıştı.

"Hayır, teşekkür ederim, ben haber veririm."

Doktoru geçiştiren cümleler kurup başından savmıştı, haber vermek istediği kimse yoktu, doğrusu kimseyi görmek, açıklama yapmak istemedi. Kendi ailesini arayacak olsa çok üzüleceklerdi, böylesi bir haberle perişan olmalarına gönlü razı olmazdı. Temkinli hareketlerle başucunda duran çantasına uzanıp saatini bulduğunda hala çalıştığını gördü. Saat dört olmuştu, kaç saattir burada olduğunu hesaplamaya çalıştı. Başına saplanan ağrıyla kaşlarını çattı, sağ kolu  sarılıydı, sargı omuzundan dirseğine kadar uzanıyordu.

Vücudundaki ağrıları yok saymaya çalışarak yatakta büzüldü, bedeninde ki yaraların çetelesini tutacak hali kalmamıştı ama bu yaralar yüreğindeki yaranın yanında çok hafif kalıyordu. Şu anda yaralı bir hayvan gibi ıssızlığa sığınmak, görünmez olmak yalnız kalmak, kendi kendini iyileştirmek istiyordu. Bir süre sonra yapılan ağrı kesicilerin etkisiyle uykuya daldı.

LEYLA (Tamamlandı)Where stories live. Discover now