37) Olmasaydı Sonumuz Böyle..

22.2K 992 911
                                    




SESSİZ GEMİ

Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,

Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.

                                             Yahya Kemal Beyatlı

Demir, Leyla'yla yaptığı konuşmadan sonra derin düşüncelere dalmış, masasının başında oturup kalmıştı. Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu ama hava kararmaya başladığına göre epey zamandır burada boş boş oturuyor olmalıydı. Hareketsiz oturmaktan uyuşan bedenini ağır hareketlerle esneterek yerinden kalktı, canı hiç konağa gitmek istemiyordu. Kendini o konağa ait hissedemiyordu, karısının olmadığı bir evi yuvası olarak görmesi mümkün değildi. Derin bir nefesi içine çekerken hala göğsü daralıyordu, arabasına bindiğinde varmak istediği bir yer yoktu. Nereye sürdüğünün farkında değildi ama içinden geçen neyse bilinçsizce oraya sürükleniyordu.

Genç adam kısa süre sonra kendisini Hakkı babanın yerinde buldu, gözleri meyhanede amaçsızca dolaştı, aslında yaşlı adama bakınıyordu. Hakkı baba, ortalıkta görünmüyordu, bu kez boş bir masaya oturmak niyetiyle etrafına göz attı. En dipteki masada tek başına oturmuş demlenen Berat'ı görünce yanına gitmeye karar verdi. Demir, arkadaşının oturduğu masanın başında sessizce dikildi ama adamın kimseyi gördüğü yoktu.

"İyi akşamlar kardeşim, madem yalnızsın insan bir arar, beraber içerdik."

Çocukluk arkadaşına şaka yollu sitem etti, karşılık alamayınca sesini duyuramadığı kanısına varmıştı ki dikkatlice bakınca adamın hafiften çakır olduğunu anladı. Önündeki rakı şişesine göz attığında, çoktan yarılandığını gördü, Berat dalgın bakışlarını nihayet dostuna çevirmişti, belliki söylediklerini duymuştu ve henüz aklı başındaydı.

"Oooo Demir ağa.. gel..hoşgeldin, benim kafa dumanlı bu aralar, kimseyi bunaltmak istemedim, aklım başımda değil zaten."

Arkadaşının derdi büyüktü besbelli, Berat'ı çocukluğundan beri tanırdı, kolay kolay dağılacak bir adam değildi. Her ne olduysa bu kez fena dağılmıştı.

"Hayırdır kardeşim? Bir derdin varsa anlat belki bir yolunu buluruz." Adam başını iki yana sallarken oldukça ümitsiz görünüyordu hatta gözleri dolmuştu.

"Bir yolu yok.. artık bana kimse yardım edemez. Bittim ben.. bittim.."

Demir, arkadaşının tam karşısındaki sandalyeye oturmuştu, bir an adama ne diyeceğini bilemeyerek bocaladı. Masanın üzerinden uzanarak omuzuna dokundu, hafifçe sıkarak destek olmaya çalıştı.

"Ölümden gayrı her şeye çare bulunur demiştin değil mi? Aylar önce gene burada oturmuş içiyorduk, hatırladın mı? Şimdi neden bu halde olduğunu söyleyecek misin?"

Berat, yüzünü kaplayan acı ifadeye rağmen zorlama bir kahkaha attı, dengesiz halleri Demir'i şaşırtmıştı.

"Ya ne deseydim Demir ağa? Karşımda başına gelenleri anlatıp kafasına sıkmaktan söz eden kardeşime, sana, ne deseydim? Ölmene gerek yok zaten ölümden beter olacaksın, her gün acı çekeceksin, sevdiğin kadını kaybedeceksin, sık kafana gitsin mi deseydim. Diyemedim.. kurtuluşun olmadığını bile bile sana bunları söyleyemedim.. özür dilerim kardeşim."

LEYLA (Tamamlandı)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum