3-'Park Alanı'

3K 167 79
                                    

"Anna, iyi olduğuna emin misin? Hastaneye gidelim, sonra gece fenalaşırsan ne olacak?" Kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Annemi endişelendiremem! Üstelik ambulans ile gitmekten bahsediyorsun. Ben iyiyim, kötü hissetsem gerçekten giderdim." dedim onu ikna etmek istercesine.

Lucifer'in yaptığı suni teneffüs sayesinde nefes almaya başlamıştım ve garip derecede iyi hissediyordum. Başım hafiften ağrıyordu ama zehirlendiğime dair hiçbir işaret yoktu. Belki de sandığım kadar duman solumamıştım. Şimdi ise Ruth'u iyi olduğuma inandırmaya çalışıyordum. Nedense diğerleri hastaneye gitmem için o kadar baskı uygulamamıştı. Sanki iyi olduğumu biliyor gibilerdi.

Ah, tamam. Hayal gücümü bu kadar genişletmemeliydim. Tuvalette gördüğüm gözler ise ürkütücüydü. Ama bir hayal olduğuna emindim. Sanırım beni o siyah dumanlar etkilemiş olmalıydı.

Bar yeri ise anlamlandıramadığım şekilde sağlamdı. Öğrendiğime göre sadece kabinlerin olduğu yerde yangın çıkmıştı, sadece oraya yayıldığından kolay söndürülmüştü. Ne şans ama! Gelip benim tuvalete geldiğim zamanı bulmuştu.

"İyi hissediyorsan seni eve bırakalım." Nicholas'ın konuşmasıyla ona döndüm.

"Ruth'un arabası var, teşekkürler yine de." Gideceğimiz sırada önümüzde bir araba durdu. Sürücü koltuğunda Lucifer vardı.

"Atla." Kaşlarımı kaldırarak ona baktım. "Arabaya bin diyorum, seni evine bırakacağım."

"Ruth'un arabası var-" diye tekrarlayacağım sırada sözümü kesti.

"Ruth'un arabası varsa kendi gidebilir. Hadi, bin artık." Bu tavırlarına bir anlam veremesem de Ruth'a döndüm.

"Sen eve git, bu kadar aksiyon yeter sanırım." Ruth değişik bir şekilde bana baktı.

"Bunu daha sonra konuşacağız." Kaşlarımı kaldırarak sordum, "Neyi?"

Ruth gözlerini büyüttü. "İlk öpücüğünü suni teneffüsle de olsa bu acayip çekici çocuğa vermeni!" Söylediklerinden sonra şaşkınlıkla ağzım açıldı. Tedirginlikle etrafa baktım. Kimse bizi duymuş gibi değildi.

"Ruth! Biraz daha bağır istersen. Şimdi gidiyorum ve bu konuyu hiç açılmamak üzere kapatıyoruz." Gideceğim sırada durdurdu, sırıtıyordu.

"Nasıl hissettin?" Sinirle kolumu ondan kurtarıp arabaya yönelirken o hala gülüyordu. Sinirden yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna emindim.

Evet daha önce öpüşmemiş olabilirdim. Ama her insan farklıydı. Ruth böyle şeyleri önemsemezdi, tek derdi kendine takılacak birilerini bulmaktı. Ben böyle değildim, ciddi bir ilişkim olmamıştı. Hepsi Ruth'un ayarlamalarıyla olmuştu ve kısa sürede son bulmuştu. Hepsinden kastım da üç kişiydi. Üçten sonra Ruth beni bırakmış, 'ne halin varsa gör' moduna girmişti.

Arabaya bindiğimde hala gitmiyor olduğumuzu fark ettim. Sorarcasına Lucifer'e bakarken o da bana doğru bakıyordu.

"Evi tarif edecek misin artık?" Şaşkınlık dolu bakışlarımla kafamı salladım ve tarif etmeye başladım. Ne kadar aptaldım! Adresi bilmeden gitmesini bekliyordum.

Arabayı sürerken bakışlarım istemsizce ona kaydı. Yüzünde benleri vardı, bu oldukça hoş duruyordu. Aslında gülmek ona çok yakışırdı, yüzü çok masumdu. Ancak hep ters ve soğuk bir şekilde bakıyordu. "Beni kesmeye daha ne kadar devam edeceksin?" Sorduğu soruyla afalladım.

Tabii, suratına bön bön bakarsam anlaması normaldi! Boğazımı temizledim. "Şey, ben, bugün beni kurtardığın için teşekkür ederim." Bakışları aynı sertliğini koruyordu.

MÜHÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin