13-'Ateşiniz Bol Olsun, Şeytanlar!'

2.2K 155 69
                                    

Heyecan dolu bir bölüm... Yorumlarınızı bırakmayı sakın unutmayın^^



"O-onlar, benim için mi geldi?" Sorumla birlikte korkum yüzeye çıkmıştı. İki melek, dört şeytan. Ben zaten burada etkisiz elemandım! Kesinlikle sonum gelmişti.

"Seni onlara asla vermeyeceğimizi bilmelisin Anna." dedi Derek. Sesi ciddi ve sert çıkmıştı, emir veren bir komutanı andırıyordu.

"Zorlarlarsa içeri girebilirler. Biz dışarı çıkalım, Anna içerde kalsın." Derek, Daisy'nin fikrini onaylarcasına kafasını salladı. Bakışlarını bana çevirdiğinde kaşları çatıldı. Yüz ifademden korktuğum belli oluyordu sanırım.

"Evden çıkmadığı sürece hiçbir şey olmayacak. Sakın evden çıkma, tamam mı?" Hızlıca kafamı salladım. Çıkarmak isteseler bile çıkacağımı zannetmiyordum.

Önden Derek ilerlemeye başladı. Kapıyı açıp saniyeler içinde çıktığında Daisy de peşinden gitmişti. Kapı kapandığında dışarıdaki gürültüler çoğaldı. Bacaklarım titremeye başladığından ayakta durmam zorlaşıyordu. Yavaşça koltuğa oturdum. Şimdi ne halt yiyecektim?

Neredeyse on dakika geçmişti. Sesler kesilmiyordu. Pencereden gözüktüğü kadarıyla dışarıyı izlemeye başladım. Lucifer'in bakışlarındaki öfke buradan bile gözüküyordu. Daha da kötüsü, Daisy etkisiz hale gelmiş gibiydi. Elizabeth onu alt etmişti. Geriye Derek kalmıştı. Tek başına hepsiyle mücadele etmesi imkansızdı! Acaba, acaba onları öldürebilirler miydi? Melekler ölüyor muydu ki? Ya da şeytanlar? Lanet olsun! Hiçbir şey bilmiyordum ki!

Bir şeyler yapmalıydım. Ayağı kalkarak etrafta gezinmeye başladım. Ev oldukça eskiydi. Adımlarımı istemsizce mutfağa yönelttim. Yerler içki şişeleriyle doluydu. Tanrım, burada nasıl yaşıyorlardı? Muhtemelen gördükleri ilk eve yerleşmişlerdi.

Meleklerin emlakçıyla dolaşıp ev aradıklarını düşünmüyorsun, değil mi?

Meleklerin buraya benim için gelmesini ve beni korumasını hesaba katarsak, ev aradıklarını düşünmem gayet normaldi.

İç sesimle kavgayı bırakıp etrafa bakınmaya başladım. Bu sırada dikkatimi sonuna kadar dolu benzin bidonu çekmişti. Benzinin burada ne işi olabilirdi ki? Bunu düşünmeyi sonraya erteledim. Aklıma gelen planı eğer gerçekleştirebilirsem; buradan kurtulacağıma, üstelik Derek ve Daisy'e de yardımımın dokunacağına emindim.

Yerdeki içki şişelerini topladım. Hepsine eşit miktarda benzini döktüm. Üzerine yağı ekledim. Şu an kimya dersinde başarılı olmam o kadar işe yaramıştı ki! Bez parçası bulmak için çekmeceleri karıştırmaya başladım. Herhangi bir kumaş parçası da olurdu... Ama bulamıyordum!

Hızlı bir şekilde salona döndüm. Bakışlarım koltuğa kaymıştı. Koltukların üzerinde kumaşlar vardı. Fark edilmesi kolay değildi ama koltuk rengiyle uyuşmaması dikkat çekiyordu. Evet, buna dikkat etmiştim. Aynı hızla koltukların yanına gittim ve gelişigüzel yırtmaya başladım. İhtiyacım kadarını aldıktan sonra mutfağa koştum. O kadar hızlı hareket ediyordum ki, her an elim ayağıma dolaşabilir, her şeyi berbat edebilirdim.

Hepsinin birlikte yanması için şişelere koyduğum bezleri birleştirdim. Şimdi tek ihtiyacım olan bir çakmaktı. Bunu da bulmak zor olmamıştı, ocağın yanında duruyordu. Şişeleri alıp çakmağı da cebime tıkıştırdıktan sonra pencereden onlara baktım.

Derek'i etkisiz hale getirmelerine az kalmış gibiydi. Daisy Elizabeth'in elinden kurtulmuştu ancak yine de atak yapamıyordu. Düşünmeye başladım. Direkt kapıdan çıkıp yaktığım şişeleri onlara fırlatırsam Derek ve Daisy de etkilenirdi. Derince nefes aldım. Bu kadar ilerlemişken vazgeçemezdim. Kafamı tekrar salona doğru çevirdim. Tam karşımda camla kaplı sürgülü bir kapı vardı. Bunu başta nasıl görememiştim? Şu bir saat içinde öğrendiklerimi ve yaşadığım şoku göz önünde bulundurursak bu normaldi.

MÜHÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin