15-'Esir'

2.1K 143 45
                                    

2K OLDUUK!

"Ritüele geçmeden önce... mühürün onda olup olmadığını kontrol etmeyecek misin?" Lucifer kaşları çatık biçimde Elizabeth'e baktı.

"Bir şüphen mi var?" Elizabeth rahatsızca kıpırdandı.

"Meleklerin ortada olmadığı söyledin Lucifer. Ama buraya da gelmiyorlar. Gelseler hissederiz, değil mi? Eğer mühür bu kızda olsaydı bir saniye bile yalnız bırakmazlardı." Lucifer bana doğru baktı. Korktuğumu belli etmek istemiyordum ama bu mümkün değildi.

"Bence yalnız bırakma sebepleri mühürün onda olduğunu anlamamam içindi. Ters psikoloji uyguluyorlar yani." Sertçe yutkundum. Nasıl bu kadar zeki olabilirdi? Ya da kurnaz demeliydim. Kesinlikle başka bir yolu kalmamıştı, burada ölecektim.

"Aslında haklısın." dedi Elizabeth onaylayarak. "Ama sonuna kadar gelmişken, kaybedecekleri bir şey kalmamışken gelip Anna'yı kurtarmaya çalışmaları gerekmez miydi? Bence mühür Anna'da değil, Anna ile ilgili bir şey." Lucifer tekrardan kaşlarını çattı. Düşünüyor gibiydi.

Elizabeth devam etti, "ve sen Anna'yı öldürdüğünde eğer mühür onda değilse sonsuza kadar kaybetmiş olursun." Gözlerimi büyüttüm. Elizabeth'in zekası da alkışlanacak türdendi! Lucifer'in yanında olduğunu sonuna kadar belli ediyor, bir yandan da şüphe tohumlarını ekiyordu.

"Tamam." dedi Lucifer. "Hepiniz çıkın. Mühürü arayacağım." Bu iyi bir şeydi değil mi? Sonuçta mühür iki kez gizlendiği için gözükmesinin imkanı yoktu. Ama neden herkes sıkıntılı bir yüz ifadesine sahipti?
Nicholas bir şey demeden çıkarken Elizabeth bir süre bana baktı. Ancak sonrasında o da Nicholas'ın peşinden çıktı.

Lucifer açık kahvelerini gözlerime sabitledi. Sert bir şekilde bakmıyordu. Aksine yüz ifadesi çok yumuşaktı. Bu haline şaşırmadan edememiştim. "Aslında seni direkt olarak öldürmem daha iyi olacaktı." Yutkundum. "Ama şimdi mühürün sende olduğunu bildiğim halde emin olmak için canını yakacağım. Bu mantıklı mı sence?"

Afallamıştım. Canımı yakması cidden umrunda mıydı? Hayır, bu sadece şeytanın bir oyunuydu. Bu şeytan oyun oynamayı gerçekten çok seviyordu.

"Ne yapacaksan yap." dedim yorgunlukla. Yüzümü inceledi. Geçen birkaç saniyenin ardından kolumu hafifçe kavradı. Gözlerini kapattığında ben de sıkıca yumdum. Kolumdan vücuduma yayılan uyuşmaları hissedebiliyordum. Bunların birkaç saniye içinde dayanılmaz acıya dönüşeceğine emindim.

O anda beklemediğim bir şey oldu. Kolumdaki acı hafifledi, yok oldu. Aynı saniye içinde dudaklarımda bir baskı hissettim. Şok olmuş bir şekilde gözlerimi araladığımda Lucifer'in simsiyah gözleriyle karşılaşmıştım. Geri çekilmek için hamle yaptığımda bunu engelledi. Dudaklarım hafifçe aralandığında bir sıcaklık oluşmaya başladı. Sıcaklık; önce boğazımda yayıldı, sonra aşağılara doğru ilerledi. Lucifer geri çekildiğinde her şey eski haline dönmüştü.

"S-sen," dedim çıkarmaya zorladığım sesimle. "Ne yaptığını sanıyorsun?" Beni öpmüştü!

"Acı çekmek mi isterdin Kızıl?" dedi Lucifer sert bir ses tonuyla. Bunu canımın acımaması için mi yapmıştı? Lucifer, canımın acıyıp acımamasını umursamıştı, öyle mi? Buna şaşkın bir şekilde bakarak karşılık verdim. Ancak cevap vermeme izin vermeden tekrardan kolumu kavradı.

O hafif uyuşma dışında başka bir şey hissetmiyordum. Geçen birkaç dakikanın ardından Lucifer'in kaşları çatılmaya başladı. Gözlerini bir anda açtığında ürpermeden edemedim. Her zamankinden çok, çok daha öfkeli bir şekilde bakıyordu.

"Mühür yok!" Yutkundum. Evet, Elizabeth'in yaptığı işe yaramıştı. Ancak bu benim işime yarayacak mı, bilmiyordum. Daha şimdiden bakışları altında ezilirken nasıl davranacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Nasıl becerdin bunu? O lanet meleklerin gücünü kırabiliyorum! Mühürü görmem gerekirdi!"

MÜHÜROnde histórias criam vida. Descubra agora