25-'Farklı Bir Gün'

2K 138 33
                                    

Rahatsızca gözlerimi araladım. Güneş direkt olarak gözlerime geliyordu. Tavana bakarak birkaç dakika geçirdikten sonra nihayet kalkmaya karar vermiştim. Hala yorgun hissediyordum ama dünkü kadar yoğun değildi.

İyice açıldıktan sonra odadan çıktım. Bugün farklı bir gün olmuştu. Elizabeth'in pancakeleriyle uyanmamıştım. Ya da Nicholas ile birlikte girdiği tatlı tartışmalarla. Derince nefes aldım. Bunlar güzel anılar Anna!

"Ne çabuk toparlanmışsın." Derek'in şaşkınlık dolu sesi koridorda yankılandı. Ona doğru döndüm. Saçları ıslaktı, duş almış olmalıydı.

"Hala yorgun hissediyorum ama ayağı kalkamayacak kadar değil." Derek kaşlarını kaldırdı.

"Ben birkaç gün içinde ancak kalkarsın diye düşünmüştüm." Durdu. "Her neyse."

"Şey, kahvaltı var mı?" diye sordum. Derek şaşkınlıkla bana baktı.

"Güçlerin geri geliyor. Aslında açlığı hissetmemen gerekirdi." Boğazımı temizledim. "Ama istersen hazırlayabilirim."

"Yok," dedim itiraz ederek. "Aç hissetmiyorum zaten, alışkanlık sadece." Gerçekten de öyleydi. Acıktığımı hissetmiyordum. Ama pancake olsa kusana kadar yiyebilirdim.

"Tamam o zaman. Duş almak istersen banyo soldan ikinci kapı." Kafamı salladım.

"Teşekkür ederim." Gülümsedi.

"Daisy birazdan gelir. Benim de işlerim var, şimdi çıkıyorum." Dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Biz... ne zaman konuşabiliriz? Hala merak ettiğim şeyler var." Kafasını salladı.

"Evet, biliyorum. Akşam konuşuruz, olur mu?" Ben de kafamı sallayarak karşılık verdim. Tebessüm ettikten sonra yanımdan geçip gitti. Ben de adımlarımı banyoya yönlendirdim. Duş almak beni rahatlatabilirdi.

Daisy'den giyebileceğim eşyaları aldıktan sonra duşa girmiştim. Sıcak su hem vücudumu hem de zihnimi rahatlatıyordu. Suyun yüzümden süzülmesine izin verirken ellerim enseme gitti. Hiçbir şey hissedemiyordum. Ara sıra giren o ağrı da gitmişti. Güçlerim geri gelince mühür kırılmış olabilir miydi? Ah hayır... böyle bir şey olsaydı Derek bu kadar sakin kalmazdı. Bunu düşünmek bile saçmalıktı.

Saçlarımı köpükledikten sonra vücuduma geçtim. Karnımdaki yara sanki hiç varolmamış gibiydi. Ne bir iz, ne bir sıyrık kalmıştı. Bu beni şaşırtıyor, aynı zamanda korkutuyordu. Kendimi patlamaya hazır bir bomba gibi hissediyordum. Nasıl hareket edeceğimi, nasıl kullanacağımı, kısaca hiçbir şeyi bilmiyordum.

İyice durulandıktan sonra duştan çıktım. Burada kaldıkça düşüncelerim tarafından boğuluyordum. Dolaptan bir havlu aldıktan sonra vücuduma sardım. Banyodan çıktıktan sonra direkt odaya yöneldim. Kurulanırken bir yandan da odada göz gezdiriyordum. Sanki bir şeyi vurgulamak istermiş gibi bembeyazdı. Yatak, dolaplar, duvar, halı... Bu anlayamadığım bir şekilde beni boğmuştu. Yani.. boğuyor da denemezdi ama baktıkça gözlerimin yorulduğu kesindi.

"Anna!" Daisy'nin bana seslenmesiyle hızlıca iç çamaşırımı giydim.

"Giyiniyorum!" diye karşılık verdim. O anda kapı pat diye açıldı. Şaşkınlıkla gözlerimi araladım. Daisy beni süzdü, sonra kaşlarını kaldırdı.

"Giyiniyormuşsun." Garipçe ona bakarken bir yandan havluyu üzerime doğru tuttum.

"Evet, az önce söyledim ya hani." Kaşlarını indirdi.

"Neyse, giyinince salona gelirsin." dedikten sonra odadan çıktı. Bu gerçekten garipti. Gerçi Daisy'nin hareketlerine bir anlam vermek zaten mümkün değildi. Bu yüzden üzerinde durmayarak giyinmeye devam ettim.

MÜHÜRWhere stories live. Discover now