21-'Duygular'

2K 137 43
                                    

Saat dörde geliyordu, hala uyumamıştım. Lucifer daha eve gelmemişti. Eğer uyursam onu göremezdim ve konuşamazdım. Bu yüzden bütün gece uyanık kalmıştım. Evde kimse yoktu. Ava benimle konuştuktan sonra çıkmıştı. Elizabeth ve Nicholas'ı da neredeyse bir gündür görmüyordum.

Kapı kilidinin açılma sesini duyduğumda ayağı fırladım. Lucifer içeri girdikten sonra beni fark etmişti. Kaşlarını çatarak beni süzdü. "Senin yatakta olman gerekmiyor mu?"

Konuya nereden girsem bilmiyordum. Onu nasıl ikna edebilirdim ki? Acımasızdı, yaptığı kötülüklerden zevk alıyordu. "Konuşacak mısın artık?" Derince nefes aldım.

"Ben... aslında... seninle konuşmak istiyordum." Ters bir şekilde bana baktı.

"Sabah da konuşabilirdin. Şimdi git ve uyu." dedikten sonra karşımdaki koltuğa oturdu. Gerginliğim yine su üstüne çıkmıştı, ellerimle oynamaya başladım.

"Bir daha kaçmayacağım." dedim en sonunda. Nereden gireceğimi bilemiyordum ama bu da kötü olmamıştı sanırım.

"Zaten kaçamazsın. Bunu sana daha önce de söylemiştim ama sen dinlemedin." Hadi ama! Sonuç olarak kaçmamıştım! Bu yetmezmiş gibi bir de onunla öpüşmüştüm! Hatta... daha da ilerisine gitmiştik. Bunun için bir de cezam mı olacaktı? Bu tamamen haksızlıktı!

İçimden söylenmeye devam ederken Lucifer'in kahkahasını işittim. İçten bir şekilde gülüyordu. Anlamsızca ona baktım, ne vardı bir anda böyle gülecek? Gülmesi bittiğinde ayağı kalktı ve yanıma geldi. "O gün yaşadıklarımızı ileri gitmekten sayıyor musun gerçekten?" Şaşkınlıkla gözlerim büyüdü. Düşüncelerimi okuyabiliyor muydu? Ve içimden söylediklerimi duymuş muydu?!

Utançla geriye doğru çekildim. "S-sen düşünce de mi okuyabiliyorsun?" Tekrardan kahkaha attı.

"Dışarıdan söylediklerini duymak ne zaman düşünce okumak oldu?" Ellerimle yüzümü kapattım. Ben gerçekten aptaldım. Büyük bir aptaldım! Sinirlendiğimde kendime hakim olamıyor ve düşüncelerimi dışa vuruyordum. Ancak şu an hiç zamanı değildi!

Soğuk elleri yüzümdeki ellerime temas etti. Ellerimi yüzümden yavaşça indirdi. Bakışlarındaki yumuşaklık beni afallatmıştı. Her zaman sert bir surat ifadesine sahip şeytan nereye gitmişti? "Git ve uyu Anna." dedi yumuşak bir ses tonuyla. "Sabah konuşuruz, tamam mı?" Sertçe yutkundum. Bu ses tonu iliklerime kadar titrememe sebep olmuştu. Sanki karşımda bambaşka biri konuşuyordu.

Ellerimi bıraktığında birkaç saniye kendimi boşluğa düşmüş gibi hissetsem de toparlandım. Ona cevap vermedim ve merdivenlere yöneldim. Sanki biri tarafından kontrol ediliyor gibiydim, hareketlerim bir robotu anımsatıyordu. Ama kendimde olduğumun da farkındaydım. Bu... bu gerçekten çok garipti.

Kendimi odaya atmamla derince nefes aldım. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Bunun sebebi tabii ki de düşünce okuyabildiğini sanmamdı. Mühürün bende olduğunu öğrenebilirdi. Evet, kalbimin hızlı atma sebebi buydu. Yaşadığım korkuydu.

Korkunun böyle güzel hissettirdiğini bilmiyordum.

Yatağa yattığımda vücuduma yayılan rahatlık mayışmama sebep oldu. Gözlerim kendiliğinden kapanırken en son gördüğüm şeyi, açık kahve gözleri görmüştüm.


"Anna!" Duyduğum sesle yorganı kafama kadar çektim. Deli gibi uykum vardı ve uyandırılmak istemiyordum. "Anna! Kalk artık ama ya."

Ses yakınlaşmıştı. "Elizabeth, beni rahat bırak." diye mırıldandım. O anda yorgan üstümden çekildi.

"Öğlen oldu öğlen. Siz insanların nasıl bu kadar saat uyuyabildiğinizi anlamıyorum. Hayır, ben de uyuyorum mecburen, gece vakit geçmiyor ama bu kadarına da yuh yani." Zorlukla gözlerimi araladım.

MÜHÜRWhere stories live. Discover now