27-'Şeytan Kandırmacası'

2K 147 40
                                    

Elimi yatağın başlığına çarptırmamla yüzümü buruşturdum. Uyanalı birkaç dakika oluyordu, yataktan kalkmaya çalışıyordum. İki elim de sargıyla sarılmıştı. Bunu Lucifer'in yaptığını düşünemiyorum. Belki de Elizabeth gelmiş olmalıydı.

Ayağı kalkarak toparlandım. Fazla yorgun hissetmiyordum, bu garipti. Ama ellerimin yanık olmasındansa yorgun olmayı tercih ederdim. İki elimi de kullanamamak çok zordu. Odadan çıktıktan sonra etrafa bakınmaya başladım. Eve sessizlik hakimdi. Ne zamandır baygındım bilmiyordum. Derek beni aramış mıydı, onu da bilmiyordum.

Mutfaktan duyduğum takırtılarla oraya doğru ilerledim. Lucifer, tezgahta bir şeylerle uğraşıyordu. "Ne yapıyorsun?" diye sordum merakla.

Bakışları beni buldu. Ancak hiçbir şey söylemeden tekrardan önüne döndü. Kaşlarımı çattım. "Evde kimse yok mu?"

"Hayır, yok." diye yanıtladı.

"Peki... beni mumya gibi saran sen misin?" dedim ellerimi havaya kaldırarak. O anda beklemediğim bir şey oldu. Lucifer'in dudaklarına bir gülümseme yerleşti.

"Mumya gibi mi?" Gülümsemesi beni şaşırtsa da aynı şekilde gülerek karşılık verdim.

"Yani, ben ona benzettim. Her neyse, sen ne yapıyorsun?" Kafamı kaldırıp yaptığına bakmaya çalıştım. Ne yaptığını gördüğümde şaşkınlıkla ağzım açıldı. "Sen... pancake mi yapıyorsun?"

"Evet." diye onayladı. Kaşlarımı kaldırdım. "Şeytanların yemek yediğini sanmıyordum."

"Yemiyorum zaten. Bunlar senin için." İşte şimdi daha da şaşkındım.

"Gerçekten bana pancake mi yapıyorsun?" Yüzüne yine o sert ifadeyi takındı.

"Elizabeth defalarca yaptığı için biliyorum." Kıkırdamama engel olamadım. Şeytan bana pancake yapıyordu.

"Garipsediğim kısım yapmayı bilmen değil, bana yapıyor olman." Kaşlarını çattı.

"Sen bu halde yapamayacağına göre? Evde başka birini görebiliyor musun?" Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Elinde tuttuğu tavayla o kadar komik görünüyordu ki.

Ellerim yanık olmasa mutfağın önünden bile geçmeyeceğine emindim. Aslında şimdi bile garip geliyordu. Evet, ellerim onun yüzünden yanmıştı. Ama onun bunu umursayacağını düşünmezdim. O Lucifer'di. Bunun için vicdan azabı çekecek hali yoktu. Hatta canım yandığı için mutlu bile olabilirdi. Buna şaşırmazdım.

Pancakeler hızlı bir şekilde olmuştu. Lucifer, üzerine bal döktükten sonra tabağı önüme koydu. Kokusu bütün mutfağı doldurmuştu, harika gözüküyorlardı. Çatalı parmaklarımın ucuyla tutarak yemeye çalıştım. Ama ellerimi doğru düzgün kullanamadığımdan parçalara ayıramıyordum.

Lucifer derince nefes aldı ve tabağı önüne çekti. Elimdeki çatalı aldıktan sonra pancakeleri ufak parçalara böldü. Sonra çatalı tekrardan geri uzattı. "Artık yiyebilirsin herhalde." Şaşkınlıkla kafamı salladım. Burada, karşımda dikilen kişi kesinlikle Lucifer olamazdı.

Kapı çaldığında kaşları havaya kalktı, sonrasında açmak için kapıya yöneldi. Ben de sargılı olmayan parmaklarımla çatalı tuttum ve yemeye başladım. Tadı gerçekten mükemmeldi.

"Anna! Sen iyi misin?" Duyduğum tanıdık sesle kaşlarım şaşkınca havaya kalkmıştı.

"Derek?" dedim şaşkınlığımı sesime de yansıtarak. Yüzü endişeli bir ifadeye bürünmüştü. Bakışları ellerime kaydığında kaşlarını çattı.

"Yine sana zarar verdi." dedi kendi kendine konuşur gibi. Sesi buz gibi soğuktu. Arkadan Lucifer gözüktüğünde sertçe yutkundum. Derek aniden Lucifer'e döndü. "Seni öldüreceğim."

MÜHÜRWhere stories live. Discover now