YAVUZ BEY ↩

4K 299 71
                                    

Elim titrerken aklım, ruhum bedenimden çıksın diye dualar ediyordu. Nasıl bir acıydı? Annem ve babamın aynı gün ölmesi yapayalnız kalmak çok acı vericiydi. En acısı ise benim yüzümden ölme ihtimalleriydi...

Oysa yine de suçlu ben değil miydim? Ben kör bir inat uğruna sevda diye nitelendirdiğim aşkın peşine düşüp yalanlarla onu hayatıma dahil etmiştim. Öyle ki bu yalan dönüp dolaşıp boğazıma yapışıp can bildiklerimin canına mal olmamış mıydı?

Bir kez daha gözlerimi açıp kapattığımda kendime son bir kez daha düşünme hakkı verdim. O an gözlerimi aralayıp bir zamanlar köpek kulübesi diye adlandırdığım evime baktım. Bu ev anneme ve babama mezar olmuştu. Hayatta beni en çok seven insanlara... Her gün aynı azabı yaşamanın verdiği güçsüzlükle evime son bir kez daha göz gezdirerek evden çıktım.

Ailemi kaybedeli bir yıl olsa da bu evden her çıkışımda geçmiş kötü günlerimi hatırlamaya kendimi zorluyordum. Sırf bana ders olsun diye aynı hatalara düşmemek bir daha yalan söylemek adına kendime hatırlatıp öylece evden çıkıyordum.

Evden çıktığımda zaman kaybetmemek adına hızla yürüdüm. Kısa bir süre içinde durağa gelmiştim. Bugünün pazar olmasıyla birlikte etrafta çok fazla insan yoktu. Kim pazar sabahı sıcacık yatağından çıkıp işe giderdi ki, tabi benden başka kim?

Otobüs geldiğinde iç çekerek otobüse binip her günkü kırk beş dakikalık işkencemi çekmeye başlamıştım. Yemin ediyorum eve yakın iş bulabilsem tek bir saniye durmaz işten ayrılırdım... Söylenerek kulaklığımı kulağıma takıp çalan müziğe içimden eşlik etmeye başladım.

Zaten bu müziklerde olmasa nasıl geçerdi onca dakika... "Sonunda..."dediğimde kırk beş dakikanın sonunda oturduğum yerden kalkarak otobüsten indim. Pazar günü iş hiç çekilesi değildi. Bir kez daha esneyerek soğuk havaya aldırış etmenden yürüdüm.

Şirketin önüne gelince başımı kaldırıp bir kez bakıp dönen kapıdan içeriye girmiştim. Allah'ım güvenlik görevlisi bile ortalıkta görünmezken benim burada ne işim vardı... Söylenerek asansöre bindiğimde kulaklığımı çıkarmadan önce müziği kapatıyordumki o an bir kişi daha asansöre girmişti. Ayaklarından erkek olduğunu anladığımdan başımı kaldırıp yüzüne bakmadım. Eğer bizimkilerden biriyse hiç muhattap olmamak en iyisiydi. Sırf bu yüzden asansör beş kat çıkana kadar inatla yüzüne bakmamıştımki asansörün sarılmasıyla çığlık atmam bir oldu.

"Sakin ol, korkma!" Tanıdık gelen aynı zamanda gelmeyen sesin sahibine bakmamla yüreğim hoplamıştı. O bana bakmış ben ona bakmıştım ki dudaklarımdan adı dökülüvermişti. "Büşra!" Oydu. Bir yıldır görmediğim adam! Elim yüreğimde adını fısıldadım. "Yavuz!" Asansör bir kez daha sarsılınca büyük bir korkuyla koluna yapışıp sıktım.

Bu hareketim bile ona hala ne denli güvendiğimin göstergesi değil miydi? "Sakin ol!" diye bir kez daha ikaz edince ışıklar kapanıp açılıp sönmeye başlamıştı. Sakin olmak mı şuan yanımda sen olmasan çığlık çığlığa kalmıştım.

Işıklar bir kez daha kapanıp açıldığında istemsizce ona biraz daha sokuldum. Resmen ikimizde ne yapacağımızı bilemeden bir köşede kalakalmıştık.

Işıklar tamamen gidince tutunduğum kola yüreğim ağzımda yüzümü dayadım. "Korkuyorum." Diye fısıldadığımda elimin üstünde elinin sıcaklığını hissetmiştim.

"Büşra çok fazla hareket etmemiz gerekiyor yavaşça oturup yardım beklemeyiz aksi takdirde asansöre yere çakılabilir." Bu defa korkmakla kalmayarak titremiştim. O an gözlerim kocaman açılınca Yavuz'un yaptığı gibi yavaşça karanlıkta dizlerimi kırdım. Yavuz oturunca hemen bende dibine oturmuştum. "İşte böyle sakin ol..." dediğinde hâlâ titriyordum.

BEY SERİSİ ~ TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now