EFE BEY

3.2K 302 261
                                    

Neden hala yanıma gelmemişlerdi. Oysa iki dakika bekleyin hemen sesleneceğiz demişti. Aradan yarım saat gibi bir süre geçmesine rağmen hala ses seda yoktu. Oturduğum yerde hareketlenerek sopamı aradım. Yoktu... Az önce buradaydı ama nereye giderdi. Düşseydi ses işitmez miydim? Yine de eğilerek yerde bastonumu aradım. Yine elime bir şey gelmeyince ayaklanarak bir adım atmamla sert bir şeye çarpıp tutunacak yer aradım.

"Kör müsün be kadın önüne baksana..." İşittiğim erkek sesiyse çarptığım kişi de erkekti. Ne diyeceğimi bilmeden ağzı açık zifiri karanlığa baktım. Yalnızca çok az ışık görebiliyordum. O da yalnızca ışıktan ibaretti. Yorgun gözlerim hiçbir nesneyi seçemiyordu... Neden uzatıyordum ki kördüm işte. "Evet." Dediğimde elimin altında bir şeyler hissettim nasıl parfümü ciğerlerime işliyorsa kalbinin atışını avucumun içinde hissediyordum.

"Üz... Üzgünüm." Az önce ki tok sesi gitmiş yerine daha naif bir ses tonu gelmişti. Bana her acıyan insan gibi sesini hemen alçaltmıştı. Sesi biraz bende yüksekten geldiği için onu görüyormuşcasını başımı biraz daha kaldırıp başımı olumsuz anlamda saldım. "Değil... Hiç sorun değil." Ellerimi üstünden çektiğimde ne yapacağımı düşündüm. "Bastonum... Onu bulamadım yoksa size çarpamazdım.

"Bastonunuz mu?" Başımı olumlu anlamda sallayarak ondan yardım bekledim. Görmeyen gözlerle baston arayışına giremezdim. "Bastonunuz olduğunuza emin misiniz görünürlerde baston yok." Nasıl yoktu az önce elimin altındaydı. "Ben... Ben yarım saattir burada oturuyordum. Az önce de elimin altındaydı. Emin misiniz burada olmalı." Olmalıydı. Bu bastonu bana biri hediye etmişti. Babam kaybettiğimi öğrenirse canıma okurdu. Kısa süren sessizlikten sonra biri bileğimi kavradı. "Benimle gel." Dediğindeyse yine aynı sesti. Bileğimden kavrayıp beni bir yerlere doğru çekiştirmeye başladı.

"Nereye... Beni nereye götürüyorsunuz?" Nereye götürdüğünü bilmiyorum ama az önceki işittiğim ses kalabalığı kesilmiş geriye yalnızca soğuk bir sessizlik kalmıştı. "Bunu kimin yaptığını öğrenmeye gidiyoruz." Sonuna doğru bir öğreneyim falan dese de çok kısık sesle söylemişti. Beni peşi sıra çekiştirmeye devam ederek uzun bir koridordan yürümeye devam ettiğimizi anladım çünkü hiçbir yere sapmıyorduk. Adam bir an için durakladığında kapı açılma sesi duymuştum.

Kapının açılmasıyla da başka bir erkek sesi geldi. "Efe Bey..." Efe mi? Adı Efe miydi? Beni bir yere oturttuğunda bana alçalttığı sesi ona yükseltti. "Çekil şuradan çekil." Biraz itiş kakış gibi bir şey hissetsem de sesimi çıkarmadım. "Öyle bakacağına yardım et kamera kayıtlarını bulmamda yardım et. Bana son yarım saatin verileri lazım." Kameraya bakıp bastonumu öyle mi bulacaktı. Diğer adam Bey diyor başka bir şey demiyordu. Anlaşılan burada sözü geçen bir çalışandı. Ellerimi önümde sıkarak bekleyişime devam ettim. "Bu iti hemen bana getir hemen!" İt mi? Bu adam gerçekten agresif olmalıydı. Onda babamı hatırlayınca istemsizce gerildim. Ayak sesleri kesilince etrafıma boş boş bakmaya devam etmişti. Acaba ikisi de gitmiş miydi? Her ikisi gitse birinin bana baktığını hisseder miydim?

"Şey... Orada mısınız?"

"Buradayım merak etme sana yapılanın hesabını bizzat soracağım."

"Yok... Hiç gerek yok benim için kimseye kızmayın. Bana yalnızca bastonumu verirseniz sevinirim. Hem benim içeride iş görüşmem vardı. Ne kadar çabuk bastonuma ulaşırsam o kadar iyi olur."

"İş mi? Böyle bir eleman alınacağından... Yani engelli bir eleman alınacağından haberim yoktu."

"İlan... İlan vermişler. Engelli eleman aradıklarına dair bende bu yüzden buraya geldim. Girişteki bayan biraz beklersen seninle ilgileniriz demişti." Adam birazı yarım saat mi derken ayak sesleri duymuştum. "Beni emretmişsiniz Efe Bey..." Bu ses daha da değişik gelmişti.

BEY SERİSİ ~ TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now