ERDİNÇ BEY

2.4K 204 122
                                    

TUTKU – ERDİNÇ

"Bırakın dedim... Bırakın be!"

Birkaç defa onlardan kurtulmak için bocalasamda pek fazla fayda vermiyordu. Bir kez daha hıçkırdığımda içemeye tövbe ettim. Bileğimi sıkıca kavrayan adamlardan birinin iğrenç kokusunu aldığımda başımı diğer tarafa çevirdim. Bu defa kolumdan tutup sıkan adamın terle beraber içki kokusunu almıştım. İğrenerek bir kez daha yardım edin diye bağırmakla kalmayarak onlardan kurtulmak için boğuşmuştum.

"Siz kızı bıraksanız iyi edersiniz?" Adamlar homurdanmayı bırakırken bir kez daha hıçkırdım. Bu sapa yere girmemeliydim. Konuşan deri ceketli adam bir şeyler söylerken kafamın içi kazan yeri gibiydi. Adamın gözüne bakıp yardım et demekle kalmayarak ona doğru gitmeye çalıştım. Kolumdan tutan adam bir kez daha beni kendine çekmekle kalmayarak beni duvara doğru savurmuştu. Kendimi duvarda yapışık şekilde bulduğumda bir kez daha beynim uğuldadı. Etrafımda ki sesler yetmezmiş gibi beynim zonkluyor çarptığım yerler ağrıyordu.

Gücüm kesilince ayaklarımın üstüne oturarak başımı duvara dayadım. Hemen ayağımın önüne biri düştüğünde yerde olmasına rağmen eliyle ayak bileğimden tutamaya çalıştı. Bilincim yerimde olmasa refleksle ayağımla kafasına vurdum. Bir kez daha hıçkırdığımda biri kolumdan tutarak ayağa kaldırdı. Gidelim, dediğinde ondan kurtulmak için yine çırpınacaktım ki deri ceketini gördüm. Oydu, bana yardım eden adam... O an ona zorluk çıkarmak yerine beni çekiştirmesine izin verdim.

Onunla birlikte aydınlığa, caddeye çıktığımız sokak lambasının altında bana döndü. "Seni taksiye bindireceğim. Evinin adresini hatırlıyor musun?" Bu adam ne içki kokuyor ne de iğrençti. Tam yüzünü seçemesem de iyi bir adama benziyordu. Durduğum yerde duramazken bir kez daha hıçkırdım. "Öldü... Öldüler..." dediğimde ne düşündüğünü düşünmeye çalıştım. "Evsiz misin kızım yaşadığın adresi hatırlamıyor musun?"

Ev mi? "Ev nasıl bi şey ki? Hı şey çatısı olan yer... Ondan bende yok ki... Bak cebime yok. Olsaydı vallahi sana verirdim. Yeminle." Bana bir şeyler söyleyerek boynumda asılı şeyin içine karıştırdı. "Aaa, o da ney bunu kim asmış buraya..."dediğimde ekranı parlak bir cihaz çıkardı. "Şifresi var. Hiç değilse şifreyi gir." Elime uzattığı şeyi iki parmağımla tutarak evirip çevirdim. "Ne kadar da ince teknoloji bu kadar ilerlerdi mi?" Bana ya sabır çekince... "Bu benim değil bir kerem yoksa senin mi?" diyerek ona uzattım. Nefesim kesilir gibi hıçkırınca yine kolumdan tutarak baş belası demişti.

"Baş belası ne? Yoksa başında bir şey mi var?" Ayakuçlarımda yükselerek elimi başına uzatmaya çalıştım. "Başını bulamıyorum." Sağ sola giderken uslu dur, diye bağırdı. "Sesin acır bağırmasana o kadar... Hem kafanı... Ha, buldum..." Elimle kafasına ulaştığımda bu defa elimi tutmuştu. "Yalancı kafanda bir şey yokmuş..." Beni sürükleyerek uzunca bir yol yürüttü. Neden yürüyoruz ki neden? "Hey sen fakir misin, senin neden uçan araban yok. Ben yoruldum..." Ayaklarım ağrımıştı. Neden beni peşinde sürüklüyordu. "Kime diyorum ya bana baksana neden konuşmuyorsun?" Neden cevap vermiyordu. Yoksa bunlar bir rüya mıydı?

"Tabi ya ben rüya görüyorum. Sende rüyalarımın kahramanı... Rüyacığım sana sarılsam kaybolur musun?"

"Kes sesini eve geldik. Çıtını dahi çıkarırsan seni kapının önünde bırakırım."

"Anladım biz tıp oynayacağız... Bir iki üç tıp..." Elimle ağzıma fermuar çektiğimde hıçkırığım ağzımın içinde boğulmuştu. Bizi siyah bir kapıdan geçirdiğinde bir şeyin önünde bekledik. Bir anda gizli bölme gibi bir yer açılınca kutuya girmiştik. Kutunun kapağı kapandığında korkarak boynuna sarıldım. Boynuna sarılmak için ayakuçlarımda yükselmem sinirimi bozmuştu. Gidiyoruz dediğinde beni kendinden ayırmıştı. Kutudan çıkıp bir yere girdiğimde yürü diyerek çekiştirmeye devam etti.

BEY SERİSİ ~ TAMAMLANDINơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ